KİMLİK Mİ, KİŞİLİK Mİ?

Anamızdan doğarken, doğanın bireye sunduğu armağanlar vardır. Bunların bir kısmı açıkta, hemen görülebilen özelliklerdir. Dikkatle bakan herkes görebilir. Bireyin saç rengi, cinsiyeti, göz rengi, beden yapısı vb. gibi. Genetik mirasın bir kısmı da gizli hazinelerimiz olarak verilmiştir. Bu hazinelerimizin bir kısmının hiç kullanılmadan telef olup gitme olasılığı çok yüksektir. Kimlik arayışı bireyin doğal yönelimidir. Bir […]

KİMLİK Mİ, KİŞİLİK Mİ?

Anamızdan doğarken, doğanın bireye sunduğu armağanlar vardır. Bunların bir kısmı açıkta, hemen görülebilen özelliklerdir. Dikkatle bakan herkes görebilir. Bireyin saç rengi, cinsiyeti, göz rengi, beden yapısı vb. gibi. Genetik mirasın bir kısmı da gizli hazinelerimiz olarak verilmiştir. Bu hazinelerimizin bir kısmının hiç kullanılmadan telef olup gitme olasılığı çok yüksektir.

Kimlik arayışı bireyin doğal yönelimidir. Bir anlamda içgüdüsel bir davranış ve yöneliştir. Hepimiz kimlik sahibi olmak isteriz. Cebimizde bulunan, gerektiğinde soranlara gösterdiğimiz kimliğimizdeki arka plan bilgileri de bizim kazanmak istediğimiz bir kısım bilgileri içerir. Kimlik; bireyin özgün yönlerinin bir özetidir. Kimliğimiz çoğu zaman da bir övünç kaynağımızdır. Başkalarının kimliğini yok saymak veya onların kimliklerini yok etmek girişimleri insan ilişkilerini geliştirecek bir iletişim süreci için çok kötü bir altyapı oluşturur.

Kimliğimizin bir kısmını doğuştan getiriyoruz, fakat biz o kimliğimizi geliştirmek ve kişilik kazanmak zorundayız. Birey, genetik ve kültürel kimliğinin bileşkesinde yaşamalıdır. İnsanlarımızın büyük çoğunluğu bulundukları konumda sahip oldukları “kimlikleri” ile yetinmektedirler. “Kişilik” kazanmak yönünde kendilerini geliştirmeye yönelmemektedirler. Bu davranış türü geleceğimiz için ümit vermeyen bir davranış bozukluğudur. Kültürünü yaşamak ve geliştirerek değiştirmek, elbette ki bireyin doğal bir hakkıdır. Toplumsal bütünleşme sürecinde her bireyin bir renk noktası olarak, daha parlak bir tonda yerel, ulusal ve evrensel boyuttaki tabloda yerini alması ilkelerimizden biri olmalıdır.

“Kişilik, bireyin kendi zihinsel ve bedensel çabası ile gurubuna farklı bir durumu, düşünceyi getirmesi, gurubun bu yeni durumu, düşünceyi kabul edip, kişiyi takdir etmesidir” diye de tanımlayabiliriz. Çevremizdeki insanların kimlik veya kişilik düzeyinde olup olmadıklarını anlamak için en etkili yöntemlerden biri onların konuşmalarını dinlemek, birlikte yaşamak ve bir süre onlarla birlikte çalışmaktır.

Kimlik sahibi olanlar: Aldıklarından, olduklarından söz ederler.

Kişilik sahibi olanlar: Yaptıklarından ve başardıklarından söz ederler.

Bu tanımın psikolojik içerikli “KİŞİLİK” tanımı ile bir ilişkisi olmadığı açıktır. Bu anlamda kişilik; toplumsal bir ortamdaki bireyin gelişmiş düşünce ve davranış özelliklerini betimlemektedir. Toplumsal ortam; aile, okul,  kurum, çarşı, pazar, işyeri olabilir. Birey de bu ortamlarda çocuk, genç, yaşlı, yönetici, üst veya ast da olabilir. Kişilik özelliği, davranış boyutunda liderlik özelliklerini kapsamakla birlikte, insanlar arasındaki iletişim becerilerinde yetkinlik düzeyini ortaya koymakta açık olarak görülür.

Gelecekte çocuklarımızın, ülkemizin muasır medeniyetler düzeyinin üzerine

taşıyacak gençlerimizin, tüm yurttaşlarımızın ve insanlarımızın mutluluğu için kimlikten çok kişilik sahibi insanlara, yani KİŞİLİKLİ SİZLERE gereksinimiz var.  Kişilik kazanmak yönünde beğenmediğimiz, toplumsal yaşamda kabul görmeyeceğini sezdiğimiz yönlerimizi değiştirmeye çalışmalı, değiştiremeyeceklerimizi

kabullenmeliyiz. Bu boyutta insanlarımızı güdülemek, yaşama hazırlamak ve yöneltmek konusunda ulusal düşünce değişimine eğitim örgütlerinden başlanmalıdır diye düşünüyorum.

 

Exit mobile version