Kabukların Ardındaki Hayat: Keşiş Yengeci

Deniz kenarında yürürken bazen fark etmeden üzerinden geçtiğimiz, bazen de kabuğuna çekilmiş haliyle bizi gülümseten o küçük canlıyı hiç düşündünüz mü? Evet, keşiş yengecinden bahsediyorum. Çoğumuz onu deniz kabuklarının içinde hareket eden sevimli bir detay olarak görürüz. Oysa keşiş yengecinin yaşamı, aslında insana hayat dersleri veren, felsefi bir yolculuğa benziyor. Sahip Olmadığı Bir Evi Sahiplenmek […]

Melih Kadir EFE - Marmara Bölge Gazetesi

Deniz kenarında yürürken bazen fark etmeden üzerinden geçtiğimiz, bazen de kabuğuna çekilmiş haliyle bizi gülümseten o küçük canlıyı hiç düşündünüz mü? Evet, keşiş yengecinden bahsediyorum. Çoğumuz onu deniz kabuklarının içinde hareket eden sevimli bir detay olarak görürüz. Oysa keşiş yengecinin yaşamı, aslında insana hayat dersleri veren, felsefi bir yolculuğa benziyor.

Sahip Olmadığı Bir Evi Sahiplenmek

Keşiş yengecinin en bilinen özelliği, kendi kabuğu olmaması. Doğa ona koruyucu bir zırh vermemiş; o da boş deniz kabuklarına yerleşerek hayatını sürdürüyor. Her büyüdüğünde kendine yeni bir kabuk arıyor. Bazen bir kabuğa yerleşmek için dakikalarca bekliyor, bazen başka bir yengeçle rekabet ediyor. Bu durum bana, insanın da hayatta sürekli bir barınak, bir sığınak, bir aidiyet arayışında olduğunu hatırlatıyor.

Hayat Boyu Göçebe Bir Ruh

Keşiş yengeci, hiçbir zaman “tamam, işte burası benim son yuvam” diyemiyor. Büyüdükçe kabuğu dar geliyor ve yeni bir kabuk bulmak zorunda kalıyor. İnsanoğlu da öyle değil mi? Çocukken oyuncaklarımız yetmiyor, büyüdükçe hedeflerimiz değişiyor. Evler, şehirler, hatta bazen dostluklar ve iş hayatımız bile bir kabuk gibi daralıyor. Yeni kabuklara ihtiyaç duyuyoruz. Keşiş yengeci bize, değişime ayak uydurmanın aslında hayatta kalmanın tek yolu olduğunu gösteriyor.

Paylaşmayı ve Sabretmeyi Öğretiyor

İlginçtir, keşiş yengeçleri bazen sıra halinde dizilip kabuk değiştirirler. Küçük olan daha küçük bir kabuğa, orta boy biraz daha büyüğüne, en büyük de en geniş kabuğa yerleşir. Birbirlerinin değişimini beklerler. Bu manzara, doğanın en sade haliyle bize sabrı, paylaşmayı ve dayanışmayı öğrettiği anlardan biridir.

Keşiş yengeci görünüşte kırılgan, savunmasız bir canlıdır. Ama bulduğu kabuk sayesinde güçlü ve güvende hisseder. Belki de hayatın en basit sırrı burada saklıdır: Bizi koruyan şey dış görünüşümüz, sahip olduklarımız değil; hayata karşı gösterdiğimiz uyum ve direncimizdir. Keşiş yengeci, “asıl kabuğun ruhun” olduğunu hatırlatıyor.

Kimi için denizin kenarında kabuk sürükleyen küçük bir canlıdır keşiş yengeci. Ama biraz dikkatle bakıldığında, hayatın ta kendisini anlatır: Değişime direnmemek, sabırla beklemek ve her şeye rağmen hayata tutunmak. Belki de bizim de yapmamız gereken tek şey, tıpkı keşiş yengeci gibi yeni kabuklarımıza cesurca yerleşmekten ibarettir.

 

Exit mobile version