15 yaşındaydım mezara adım attığımda, kendimden bir buçuk yaş küçük kardeşimi koymuştum merteklerin altına. Kürek, kürek toprak attık sonra üstüne.
Neden bilmiyorum yıllar geçti üstünden ve etrafımda kim öldüyse hep girmek istedim mezara. Belki sayısız cansız beden koydum toprak altına.
Hele ki bugüne kadar en çok koyan, ellerimde son nefesini veren babamdı. Allah beterinden saklasın.
O yüzden diyorum ya, kimse bana hayatı anlatmaya kalkmasın. Kimse bu dünyanın güzellik ve çirkinliklerini yazmasın.
Bir rüya gibi gelip geçiyor hayat dediğin. Şimdiki yaşınız kaç ise geriye dönün bir bakın bakalım kaç yılını sayabileceksiniz?
Kafanıza taktığınız o abuk subuk sualler, damlayan musluklar, alamadığınız o araba, çözemediğiniz test kitapları, trafikte yol vermeyen şoför, üzerine çay dökülen halı, buruş buruş olmuş gömlek, beklenen ama söylenmeyen sözler, dibi tutan yemek, eriyen turşular, biten para, acaba öyle mi böyle mi dedi soruları bir hiç değil mi?
Ölüm geldiğinde bunca şey ne kadar önemsiz geliyorinsana.
Hayatın değerini anlamak için illa üstümüze mertek mi kapatmalılar.
Zaten bitecek şu dibine yandığımın dünyası, acaba öyle mi, böyle mi deyip neden yorarız kendimizi. Yaşamayı denesek ya, halen nefes alıyorken, hala sıcak ve soğuk yiyebiliyorken, yürüyebiliyorken, görebiliyorken.
Yargılamadan, başkaları yerine düşünmeden yaşamayı denesek olmaz mı?
İlla ölüm mü dayanmalı kapıya yaşamayı öğrenmek için.
Merhebe Cetin kardesim, eger son iki cumlende samimiysen ve buna gore hayatin sekilleniyorsa zaten hayat sana yasanabilir yuzunu gösterir.
Kardesinin oldugunden bahsettigin gunu hatirliyorum. Kederliydin, samimiydin. Babanin ne kadar etkilendiginden bahsetmistin. O yaslarda ölumun gercekligi cok yakin degildi bize, cunku uzun bir omur görunuyordu onumuzde. Ama zaman megerse ne de hizli geciyormus. Resmini görunce tanidim ama yuz cizgilerin benim de yaslandigimi hatirlatti.
Umarim hayata birilerinin sundugu gibi degilde tarafsiz bakmayi basarabilirsin kardesim. Saygi ve muhabbetlerimle