İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Duygusal açıdan asla “büyümeyiz”. Duygularımız olgunlaşmaz. Bir yetişkinin öfkesi ve mutsuzluğu iki yaşındaki bir çocuğunkiyle aynıdır. Duygularımızı ifade tarzımız olgun veya çocuksu olabilir ama duyguların kendisi zaman tanımaz. İçimizdeki çocuğu duygusal depomuzun tayin edilmemiş bekçisi olarak düşünebiliriz. O, gereksinimlerimiz karşılaşıncaya ve duygularımız onaylanıncaya kadar, duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı yönetir. İçimizdeki çocuk, ancak kendisi bakım gördükten sonra […]

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Duygusal açıdan asla “büyümeyiz”. Duygularımız olgunlaşmaz. Bir yetişkinin öfkesi ve mutsuzluğu iki yaşındaki bir çocuğunkiyle aynıdır. Duygularımızı ifade tarzımız olgun veya çocuksu olabilir ama duyguların kendisi zaman tanımaz. İçimizdeki çocuğu duygusal depomuzun tayin edilmemiş bekçisi olarak düşünebiliriz. O, gereksinimlerimiz karşılaşıncaya ve duygularımız onaylanıncaya kadar, duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı yönetir. İçimizdeki çocuk, ancak kendisi bakım gördükten sonra yetişkin tarafımızın depoyu gözetmesine izin verir.

Bu depoda içimizdeki çocuğun ilgi alanı olan nedir?

Acılar, reddedilmeler, yalnızlıklar, terk edilmeler, korkular ve güvensizlikler. Her kırgınlık, her reddediliş, aldığımız her acı mesaj içimizdeki çocukta kayda geçer.

İçimizdeki çocuğun orada olduğunu nasıl biliriz?

Bir uyarıya aşırı tepki verdiğimizde, içimizdeki çocuk harekete geçmektedir. Kontrolümüzü kaydettiğimizde ve kendi kendimizi aciz hissettiğimizde, içimizdeki çocuk kontrolü ele almaktadır. İhtiyaçlarımız davranışlarımızı yönettiği zaman, içimizdeki çocuk bakım talep etmektedir. Kendimizi her aciz, ümitsiz ve tümüyle yenik düşmüş hissettiğimizde ve duygularımız gerçeklere oranla abartılı olduğunda, içimizdeki çocuk ilgi görmek için bağırmaktadır.

Herkesin içinde bir çocuk var mı?

Evet. Hepimiz dünyayı bir çocuğun gözleriyle algılamaya başladık. Hepimizde bu algılamayla ilgili anılar var. İçimizdeki çocuk kontrol edememenin verdiği acizlik duygusunu hatırlıyor. Bu çocuğun adil olmayan pek çok deneyimi var ve o bunların hepsini anımsıyor. Kısa vadede neyin işe yaradığını biliyor ve işe yarayan ise ya bağırıp çağırıp dikkat çekmek ya da pasif, içe dönük ve çaresiz olarak yardım beklemek.

Hayatımızda ne gibi rollerimiz vardır?

Yetişkin yönümüz, çocuk yönümüz, ebeveyn yönümüz, profesyonel yönümüz vs…

Bir yetişkin olarak, büyümüş tarafımızı sever, özellikle de çocuk yönümüzün davranışlarından utandığımız zaman, çocuksu taraflarımızı reddedip, görmezden geliriz. Çoğumuz “yetişkin” olmamız gerektiğini düşünmek üzere eğitiliriz ve içimizdeki çocuğu bastırırız.

Peki, ne zaman güçlüdür?

İçimizdeki çocuk sadece dikkate alınmadığı ve acının farkına varılmadığı zaman güçlüdür.

 

Exit mobile version