Her sabah uyandığınızda aynaya baktığınızda gördüğünüz şey, yalnızca “siz” olmayabilirsiniz. Çünkü o aynadaki bedenin içinde ve üzerinde yaklaşık 39 trilyon bakteri yaşıyor. Evet, yanlış duymadınız. Kendi hücrelerimizden daha fazla bakteriyi bir ömür boyu beraberimizde taşıyoruz. Ve bu canlıların çoğu, sandığımız gibi düşman değil, tam tersine dostumuz.
İtiraf edelim; “bakteri” kelimesini duyduğumuzda aklımıza ilk olarak hastalık, enfeksiyon, mikrop gibi olumsuz çağrışımlar geliyor. Fakat modern bilim bize artık çok daha farklı bir tablo sunuyor. Bağırsaklarımızda, cildimizde, ağzımızda ve hatta göz çevremizde bulunan bu bakterilerin çoğu, bağışıklık sistemimizden sindirime, hormon dengemizden ruh halimize kadar birçok süreçte hayati roller üstleniyor.
Bakteriler Sadece Mikroplar Değil, Yönetici Kadro
İnsanoğlu olarak sandığımızdan çok daha karmaşık bir sistemin parçasıyız. Tıpkı bir orkestra şefi gibi görev yapan bakteriler, hangi besini nasıl sindireceğimizden, hangi vitamini nasıl sentezleyeceğimize kadar birçok konuda vücudumuza rehberlik ediyor. Hatta bazı araştırmalar, bağırsaklardaki “iyi bakterilerin” eksikliğinin depresyon, anksiyete ve hatta Alzheimer gibi nörolojik sorunlara yol açabileceğini gösteriyor.
Özellikle bağırsaklarımızda yaşayan bu devasa koloniye mikrobiyota deniyor. Öyle ki, bu ekosistemdeki dengenin bozulması sadece sindirim sorunlarına değil, otoimmün hastalıklara ve hatta obeziteye bile neden olabiliyor. Düşünsenize, belki de kilo verememenizin sebebi iradeniz değil, bağırsaklarınızdaki bakteri çeşitliliği olabilir!
Antibiyotik Mi Dediniz?
Hastayken hayat kurtaran antibiyotikler, ne yazık ki dost-düşman ayırt etmiyor. Gereksiz ve bilinçsiz antibiyotik kullanımı, vücudumuzdaki faydalı bakterileri de hedef alarak uzun vadede büyük zarar verebiliyor. Bu yüzden son yıllarda probiyotik ve prebiyotikler giderek önem kazandı. Yoğurt, kefir, fermente gıdalar derken, “iyi bakterileri” destekleyen gıda takviyeleri günlük yaşamın bir parçası haline geldi.
Vücudumuz, Onlarla Birlikte Biz
Şunu kabul edelim: İnsan vücudu, yalnızca tek başına işleyen bir organizma değil. O, trilyonlarca bakterinin iş birliğiyle çalışan, karmaşık ve mucizevi bir evren. Her birimiz aslında birer “yürüyen ekosistemiz”. Ve bu sistemi ne kadar iyi anlarsak, sağlıklı bir yaşam sürme şansımız o kadar artar.
Kendi bakteriyel ordumuza daha fazla saygı gösterme vakti gelmedi mi sizce de?