1926 yılında dünyaya gelen Amerikalı yazar Harper Lee ikonik bir yazar. Modern edebiyatı şekillendiren önemli isimlerden biri olan yazarın en bilinen eseri ise Bülbülü Öldürmek adlı kitap. Irkçılık, toplumsal eşitsizlik, ahlak ve empati gibi önemli kavramların etkileyici bir şekilde işlendiği eser, yazarı edebiyat tarihinin en bilinen figürlerinden birine dönüştürmüş durumda. Ancak Lee, yaşadığı dönemde ilgi odağı olmaktan ısrarla kaçınan bir yazardı. Bu nedenle pek çok hayranı ünlü yazarın yaşamının da en az eserleri kadar ilgi çekici olduğundan habersiz.
28 Nisan 1926’da Alabama’da dünyaya gelen yazarın tam adı Helle Harper Lee idi. Lee ailesinin dördüncü ve en küçük üyesi olarak yaşama başlamıştı. Truman Capote ile yakın arkadaşlardı.
Yazar olabilmek için hukuk eğitimini yarıda bıraktı. Hem de mezun olmasına 6 ay kala! Harper Lee, gençlik yıllarında tıpkı babası gibi bir avukat olma hayali kuruyordu. Bu nedenle Alabama Üniversitesinin hukuk bölümüne kaydoldu. Ancak üniversite yıllarında asıl tutkusunun hukuk değil, edebiyat olduğunu anladı. Bu sebeple mezun olmasına 6 ay kala hukuk fakültesini bıraktı ve yazarlık macerasına atılmak için New York’a taşındı. Gençlik yıllarında bir seyahat acentesinde çalışıyordu.
New York yılları, Lee’nin bir yandan edebiyat ile uğraştığı bir yandan da hayatta kalma mücadelesi verdiği yıllardı. Bu dönemde bir seyahat acentesinde çalışıyor, farklı havayolu firmalarının biletlerini satıyordu. Bülbülü Öldürmek isimli kitabı arkadaşlarından aldığı bir Noel hediyesi sayesinde yazabildi.
Harper Lee, Bülbülü Öldürmek kitabını Michael ve Joy Brown isimli arkadaşları tarafından verilen muhteşem bir hediye sayesinde yazabildi. 1956 yılında Brown çifti, edebiyat konusunda müthiş bir yeteneği olduğunu bildikleri arkadaşlarına bir fırsat tanımak istedi. Çift, Lee’ye çalıştığı acentedeki bir yıllık maaşını Noel hediyesi olarak verdi. Böylece bir yıl boyunca çalışmak zorunda kalmayacak ve yalnızca edebiyat ile ilgilenebilecekti. İşte Bülbülü Öldürmek, biraz da bu kıymetli hediye sayesinde ortaya çıktı. Bülbülü Öldürmek yalnızca Amerika’da değil, tüm dünyada en çok satan romanlardan biri haline geldi.
Büyük Buhran yıllarında ABD’deki toplumsal eşitsizlik ve ırkçılık temalarının çarpıcı bir şekilde ele alındığı eser, Lee’nin yaşamından da önemli izler taşıyordu. Yayınlandığı dönemde özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir yankı uyandıran Bülbülü Öldürmek, Lee’yi edebiyat dünyasının en önemli figürlerinden biri haline getirdi. Aynı isimle sinemaya uyarlanan film, 3 Oscar Ödülü kazandı. Bu durum eseri ve yazarını daha da popüler hale getirdi. Lee, giderek artan popülaritesi ile başta 1961 Pulitzer Ödülü olmak üzere çok sayıda ödül kazandı. Ancak bu ölümsüz eseri beğenmeyen kişiler de vardı! Bülbülü Öldürmek, bir dönem Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “yasaklı kitaplar” arasındaydı.
Elbette kitap tüm ülkede yasaklanmadı. Ancak kitabın ele aldığı konulardan rahatsız olan bazı kişiler, kurumlar ve eyaletler vardı. Öyle ki Virginia eyaletindeki bir okul, ülke gündeminden düşmeyen kitabı “ahlaksız edebiyatın” örneklerinden biri olarak nitelendirildi. Bu doğrultuda Bülbülü Öldürmek, özellikle de tepkilerin yoğun olduğu bazı bölgelerde yasaklandı. Tutkulu bir beyzbol hayranı ve iyi bir golf oyuncusuydu.
New York Mets takımının mavi-turuncu renklerine gönül vermiş bir taraftardı. Öyle ki New York’tan taşınıp çocukluk yıllarını geçirdiği şehre yerleştiğinde dahi, sırf New York Mets maçlarını izlemek için New York’a geliyordu. Bununla birlikte iyi bir golf oyuncusuydu. Bir röportajında, en yaratıcı fikirlerini golf oynarken bulduğunu dile getirmişti. Yaşamı boyunca ilgi odağı olmaktan kaçındı. Bülbülü Öldürmek Lee’ye inanılmaz bir şöhret kazandırsa da o, sürekli göz önünde olduğu bir yaşamdan ısrarla uzak duruyordu. İkinci romanını 89 yaşında yayımladı.