Hama Katliamı, 1982 yılında Suriye’nin Hama şehrinde yaşanan ve dünya tarihine kara bir leke olarak kazınan bir trajedidir. Bu olay, Suriye’de yaşanan iç çatışmaların ve rejimin kendi halkına uyguladığı şiddetin boyutlarını gözler önüne serer. 1982 yılının şubat ayında, o dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız el-Esad’ın yönetimi altında gerçekleşen bu katliamda, binlerce masum insan hayatını kaybetti. Ancak, bu trajedi ne dünya kamuoyu tarafından yeterince sahiplenildi ne de uluslararası alanda hak ettiği ölçüde tartışıldı.
Hama, 1970’lerden itibaren Suriye’nin en büyük muhalefet merkezlerinden biri haline gelmişti. Muhalefetin güçlendiği ve ülkedeki baskıcı rejime karşı kitlesel protestoların arttığı bir dönemde, Hama şehri de önemli bir direniş alanıydı. Bu durum, Suriye hükümetini derinden rahatsız etti. Esad rejimi, bu direnişi kırmak ve ülke genelindeki diğer muhalif hareketlere gözdağı vermek amacıyla şehri bir tehdit olarak gördü. Şubat 1982’de, Suriye ordusu büyük bir askeri operasyon başlatarak Hama’ya saldırdı. Bu saldırı, kitlesel öldürmeler, bombalamalar ve şehirdeki tüm muhalifleri hedef alan bir katliama dönüştü.
Hama Katliamı’nda, kesin ölü sayısı hala net olarak belirlenebilmiş değil. Tahminlere göre, 10.000 ila 40.000 arasında insanın hayatını kaybettiği söyleniyor. Çoğunluğunu sivil halkın oluşturduğu bu ölümler, bir insanlık suçunun en açık örneğiydi. Esad rejimi, şehri tamamen yerle bir etmek ve muhalefeti ezmek amacıyla her türlü askeri gücü kullanmaktan çekinmedi. Ordu, şehirdeki evleri yıkarak, insanları toplu olarak öldürdü ve Hama’da neredeyse hiçbir şey bırakmadı.
Hama Katliamı’nın uluslararası alanda yeterince yankı bulmaması, bu tür trajedilerin ne kadar kolay unutulduğunun bir göstergesidir. Birçok ülke, o dönemdeki siyasi dengeler yüzünden Suriye’yi eleştirmekten kaçındı. Ancak, bu sessizlik, katliamın mağdurlarının acılarını ve insanlık onurunu daha da derinden yaraladı.
Bugün Hama Katliamı, yalnızca bir soykırım ya da savaş suçu olarak görülmemelidir. Aynı zamanda, dünya tarihinin unuttuğu ve göz ardı ettiği bir dram olarak hatırlanmalıdır. İnsanlık, Hama’dan alınacak derslerle daha adil, daha vicdanlı bir dünya inşa edebilir.