Çoğu zaman belirti vermeyen ve rutin göz muayenelerinde teşhisi konulabilen glokom, eğer uygun zamanda tedaviye başlanmazsa kalıcı görme kaybına neden oluyor. Glokom ya da bilinen adı ile göz tansiyonu, gözün arkasında ki gözü beyne bağlayan optik sinire zarar vererek görme kaybına neden olan ve tedavi edilmediğinde körlüğe kadar gidebilen göz hastalığı olarak biliniyor. Göz tansiyonu hastalığı bulunanların yarısı bu hastalıklarının farkında değildir. Göz tansiyonu halk arasında “karasu hastalığı” olarak da bilinmektedir. İki ana glokom yani göz tansiyonu bulunur. Bunlar açık açılı glokom ve kapalı (dar) açılı glokom’dur.
Açık açılı glokom ya da açık açılı göz tansiyonu glokom türlerinin en yaygın olanıdır. Gözün sıvıyı olması gerektiği gibi boşaltamadığı, yani drenaj kanallarında direnç oluştuğunda yavaş yavaş gerçekleşir. Aylar veya yıllar içinde gözünüzdeki sıvı birikebilir ve optik sinirinize baskı uygulayabilir. Bu glokom türü genelde belirtisiz, dolayısı ile ağrısızdır ve başlangıçta görüşte herhangi bir soruna neden olmaz. Düzenli göz muayeneleri, optik sinirlerindeki hasarın erken belirtilerini bulmada kritik rol oynar.
Kapalı açılı veya dar açılı glokom olarak da adlandırılan bu bu glokom türü akut olarak gelişir, yani aniden ortaya çıkar. İris ve kornea arasındaki açı çok dar olduğunda gelişir. Gözbebeğinin değişmesi ya da irileşimesi durumunda olabilir. Göz ağrısı ve baş ağrıları şeklinde ortaya çıkan belirtiler bu türde acil tıbbi müdahale gerektirebilir. Birinin irisi gözündeki drenaj açısına çok yakın olduğunda meydana gelir. İris, drenaj açısını engeller, bu açı tamamen tıkandığında göz tansiyonu da şiddetli bir şekilde yükselir. Buna akut atak denir ve bu durum geliştiğinde acil şekilde bir göz doktoruna görünülmesi ve müdahele edilmesi gerekliliği var demektir.
Bu iki ana tür dışında, normal tansiyonlu glokom, konjenital ve ikincil glokom olarak görülen, yaygın olmayan glokom türleri de bulunmaktadır.
Özellikle açık açılı glokomu olan kişiler herhangi bir semptom ile karşılaşmayabilir. Dolayısı ile bunu erken evrede tespit edebilmem yolu rutin olarak göz muayenesi olmaktır. Asimetrik şekilde gelişen hastalık öncelikle tek bir gözün görme alanını etkiler. Diğer göz görevini yapmaya devam edeceği için hastanın glokomu erken aşamada yakalaması oldukça güçtür.
Çocuk yaş grubunda da görülen glokomun çok tipik bulguları olur. Bunlar; göz yaşarması, göz acısı, kızarıklık ve gözün biraz büyümesidir. Erken dönemde görülen bulgular çok belirgin olduğu için göz tansiyonunu çocuklarda erken saptamak daha kolaydır. Muayenede göz büyümesi dikkat çekebilir. Glokomda görme alanında daralma olur. Gözde basınç hissi ve gözde sertlik hissi olabilir. Hastalar bir anda yanlarındaki nesneleri göremediklerini fark edebilirler. Bazı hastalar da görüşlerinin daha sisli olduğunu ifade edebilir. Çok nadir olarak da gözde ağrı, şiddetli baş ağrısı, ışıkların çevresinde renkli hareler, gözde halkalar görme gibi semptomlar da glokom belirtisi olabilir.
Göz tansiyonu gelişmesinin en tipik nedeni göz içi basıncın artmasıdır. Gözler, kendisini destekleyen sıvı bir salgı üretir ve bu sıvı gözbebeklerinden gözün önüne doğru akar. Sağlıklı bir gözde sıvı, iris ve kornea arasında bulunan kanallardan çıkar. Göz tansiyonunda bu kanallarda ki direnç artar, hareket edemeyen sıvı gözde birikir ve göze baskı uygular. Bu baskının yarattığı basınçta optik sinire zarar vediğinde göz tansiyonu oluşur.
Normal göz içi basıncı 10-21 mmHg değerleri arası kabul edilir. 21 mmHg üstü yüksek göz tansiyonu olarak adlandırılabilir. Göz tansiyonu normal değeri ise 17 mHGg olarak kabul edilir. Bu basınç gün boyu değişkenlik gösterir. Gün içinde 5 mmHg lık basınç farkı olması da göz tansiyonunu işaret edebilir. Bazı kişilerde basınç yüksekliği görme hasarı oluştursa da bazılarında bu hasar görülmez.
Göz tansiyonun ilaç tedavisine rağmen düşmediği durumlarda ise cerrahi yöntemlere başvurulabilmektedir. Buradaki seçenekler lazerle glokom tedavisi ya da trabekülektomi denilen göz ameliyatıdır. Glokomun ilaçlı ya da cerrahi tüm tedavilerinde amacın, gözün mevcut durumunu korumak olduğu unutulmamalıdır. Hastalığın neden olduğu görme kayıplarının geri dönüşü olmadığı aklıda tutularak rutin göz muayeneleri ihmal edilmemelidir.
Başlangıçta göz tansiyonu belirti vermez ancak rutin muayenede göz tansiyonu olup olmadığı anlaşılır. İlerleyen durumlarda göz ağrısı, göz kızarıklığı, ani görme sorunları, renkli halkalar görmek, bazı durumlarda mide bulantısı ve istifra ile de belirti verebilir.
YORUMLAR