Dünyada gözle görebildiğimiz kadarını bildiğimizi sanmak büyük bir yanılgı. Oysa doğa, gözümüzün göremediği ya da ancak yakından bakınca fark edebildiğimiz mucizelerle dolu. Şeffaf kurbağa da bunlardan biri.
Latince adıyla Hyalinobatrachium fleischmanni, yani cam kurbağası… Adını hak edecek derecede şeffaf bir canlı. O kadar ki, alt kısmından bakıldığında kalbi, karaciğeri, sindirim sistemi… Kısacası tüm iç organları çıplak gözle seçilebiliyor. Bu özellik ilk bakışta tuhaf ya da ürkütücü gelebilir; ama aslında bu türler, doğanın kamuflaj sanatında zirveye oynayan nadide bir örnek.
Bu kurbağalar çoğunlukla Orta ve Güney Amerika’nın tropikal yağmur ormanlarında yaşıyorlar. Gündüzleri yaprakların altına yapışıp neredeyse görünmez hale geliyorlar. Şeffaflık, sadece bir estetik ya da biyolojik tesadüf değil, aynı zamanda hayatta kalmanın en zarif yollarından biri.
Düşünün… Biz insanlar, günümüzde gizlenmek değil, görünmek için yarış halindeyiz. Sosyal medyada görünür olmak, en çok fark edilen olmak istiyoruz. Oysa şeffaf kurbağanın hayatı, tam tersine, ne kadar az fark edilirse o kadar güvenli. Onun hayattaki stratejisi, dikkat çekmemek üzerine kurulu. Belki de bu yüzden çoğumuz bu canlıların varlığından bile habersiziz.
Doğada her canlının varoluş biçimi, insanlığa dair bir şeyler fısıldar. Şeffaf kurbağa bize belki de şunu söylüyor: “Bazen görünmez olmak, en bilge tercihtir. Gösterişli değil, sade olan hayatta kalır.”
Son yıllarda, bu zarif canlıların yaşam alanları da ne yazık ki tehdit altında. Ormanların yok edilmesi, su kaynaklarının kirlenmesi ve iklim değişikliği, onların görünmezliğini koruyamıyor. Gözle görülmeyen güzellikler sessizce kayboluyor.
Ve biz insanlar… Bir şeyleri kaybettikten sonra fark ediyoruz değerini. Belki bir gün, doğanın bize sunduğu bu zarif şeffaflığı sadece kitaplarda ya da belgesellerde göreceğiz.
O gün gelmeden önce, bu görünmeyen güzelliğe sahip çıkmak gerek.







YORUMLAR