Her yıl düğün sezonu yaklaştığında, çeyiz listeleri uzar, davetiyeler seçilir, salonlar ayırtılır. Altın fiyatları konuşulmaya başlanır, gelin arabasıyla fotoğraf çekileceği yer bile önceden planlanır. Ancak son yıllarda tüm bu detayların gölgesinde kalan bir gerçek yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor: Evlilik için yapılan harcamalar arttıkça, boşanma oranları da yükseliyor.
Araştırmalar gösteriyor ki, lüks düğün törenleri, abartılı organizasyonlar, krediyle alınan takılar derken çiftler daha evlenmeden büyük bir borç yükünün altına giriyor. Bu yük, yalnızca maddi değil; aynı zamanda psikolojik bir baskıya da dönüşüyor. Beklentiler artıyor, sabır azalıyor. “Bu kadar masraf yaptık, mutlu olmalıyız” baskısı altında kurulan evlilikler, küçük bir sarsıntıda bile yerle bir olabiliyor.
Düğün Bir Gün, Evlilik Bir Ömür
Düğün sadece bir gündür, evlilik ise yıllar süren bir yolculuktur. Ne var ki çoğu çift, bu gerçeği fark etmeden, tüm enerjisini ve bütçesini o tek güne harcıyor. Hayatlarını paylaşacakları kişinin karakterinden çok, nikah masasındaki süslemeye kafa yoranlar, birkaç yıl sonra boşanma davalarında karşı karşıya geliyor.
Oysa evlilikte önemli olan; krizleri birlikte yönetebilmek, zorluklara karşı omuz omuza durabilmek, hayatı birlikte paylaşabilmektir. Altın kemer takmakla sağlam evlilik olmaz. İki kişinin birbirini anlaması, dinlemesi ve saygı duyması gerekir. Ne yazık ki tüketim toplumu, bu değerleri ikinci plana itmiş durumda.
Gösterişin Gölgesinde Kalan Sadakat
Bugün özellikle sosyal medya baskısıyla “mükemmel düğün” algısı, çiftleri maddi olanaklarının çok ötesinde harcamalara zorluyor. Oysa aşk, lüks otellerde değil; göz göze kurulan sofralarda büyür. Sadakat, gelinliğin fiyatında değil; evin içinde gösterilen sabırda kendini gösterir.
Evlilik ekonomisinin bu kadar abartılı hale gelmesi, ilişkilerin doğallığını öldürüyor. Takılar, düğün albümleri, gelin arabaları… Hepsi kısa vadeli mutluluklar sağlıyor ama uzun vadede evliliğin yükünü hafifletmiyor.
Çözüm: Sadeleşmek, Gerçekleşmek
Pahalı düğünler yerine sağlam temellere dayalı evlilikler kurmalıyız. Gösterişe değil, anlayışa yatırım yapmalıyız. Evliliği bir “sosyal medya şovu” değil, iki insanın ortak hayat yolculuğu olarak görmeliyiz.
Çünkü günün sonunda ne kadar altın takıldığı değil, kriz anında eşinizin yanınızda olup olmadığı belirler o evliliğin kalitesini. Ve unutmayın: Gerçek sevgi, faturalara yansımaz.