Almanya Ekonomi Bakanlığı, emeklilik sisteminin sürdürülebilirliğini sağlamak adına yaş sınırının 70’e çekilmesini önerdi. Bu önerinin gerekçesi olarak ise giderek artan emekli nüfusu ve çalışma çağındaki bireylerin azalması gösterildi. Bakanlık, mevcut sistemin bu yükü daha fazla kaldıramayacağını vurgularken, genç kuşakların omzundaki ekonomik baskının her geçen yıl daha da arttığını ifade ediyor.

Ancak bu çıkış, muhalefet cephesinde büyük bir tepkiyle karşılandı. Başta sosyal adalet savunucuları olmak üzere birçok siyasi aktör, emeklilik yaşının artırılmasının özellikle fiziksel olarak zorlayıcı işlerde çalışanlar için adaletsizlik anlamına geldiğini savunuyor. “Uzun yıllar çalışan bireylerin hak ettikleri bir yaşamı rahatlıkla sürdürebilmeleri gerekir” diyen karşıt görüşler, bu teklifin sosyal dengeyi bozabileceği uyarısında bulunuyor.
Emeklilik sisteminde yapılan bu tartışmalar, ülkenin içinde bulunduğu demografik darboğazla doğrudan ilişkili. Almanya’da doğurganlık oranları uzun yıllardır düşüşte. Kadın başına düşen çocuk sayısının 1,35 civarında olması, ülke nüfusunun kendini yenileyemediğini ve genç nüfusun giderek azaldığını gösteriyor. Bu da doğal olarak sosyal güvenlik sistemlerine daha fazla yük bindiriyor.

Toplumda da konuya dair fikir ayrılıkları yaşanıyor. Kimi vatandaşlar, mevcut demografik gerçekler karşısında çalışma süresinin uzamasını kaçınılmaz olarak görürken, özellikle ağır işlerde çalışanlar için bu öneri kabul edilemez bulunuyor. Bir diğer kesim ise çözümün emeklilik yaşını artırmak yerine, vergi sistemi ve gelir dağılımında adaleti sağlamak olduğunu savunuyor.
Alman basını ise emeklilik yaşının artırılmasını ekonomik bir zorunluluk olarak değerlendiriyor ancak bunun tek başına yeterli olmayacağını vurguluyor. Uzman analizlerinde, ülkenin önümüzdeki on yıl içinde 7 milyonluk bir iş gücü kaybı yaşayacağı belirtiliyor. Bu kaybın dengelenmesi için ise kontrollü göç politikaları, kadınların iş gücüne katılımının artırılması ve kapsamlı ekonomik reformlar öneriliyor.

Almanya’da emeklilik sistemine dair bu yeni tartışmalar, Türkiye’de Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) tartışmalarını da yeniden gündeme getirdi. Avrupa’daki uygulamaların övgüyle anıldığı birçok ortamda, gerçek tablo bu kadar net ortaya konmuşken, “Avrupa bizden iyi” söylemleri sorgulanır hale geldi. Emeklilik politikalarında sürdürülebilirlik ile sosyal adalet arasındaki denge arayışı ise önümüzdeki yıllarda da Avrupa siyasetinin temel gündemlerinden biri olacak gibi görünüyor.
HABER MERKEZİ