Çanakkale’nin göz kamaştıran ilçesi Ayvacık, sadece bir tatil destinasyonu değil; adeta bir huzur terapisi, bir doğa masalı… Ege’nin mis kokulu rüzgârlarını Kaz Dağları’nın yeşil sessizliğiyle birleştiren bu eşsiz bölge, taş evli köyleri, zeytin kokulu sokakları ve tarih fısıldayan antik kalıntılarıyla kalbinizi fethediyor.
Adatepe ve Yeşilyurt: Taşın Sessizliği, Ruhun Şifası
Ayvacık’a geldiğinizde ilk uğramanız gereken yerlerden biri, Adatepe Köyü. Her biri taş ustalığının eseri olan evler, sizi geçmişe bir zaman tünelinden geçirircesine sarıyor. Burada Zeus Altarı’nı ziyaret edebilir, Truva Savaşı’nı izlediği söylenen bu mitolojik zirveden Ege’nin sonsuz maviliğine bakabilirsiniz.
Yeşilyurt Köyü ise el yapımı sabunları, butik otelleri ve begonvillerle çevrili taş sokaklarıyla bir huzur adası. Sabahları kuş sesleri, akşamları rüzgârla dans eden yapraklar… İnsan burada yaşlanmak, burada kök salmak istiyor.
Behramkale ve Assos: Tarihin Denizle Buluştuğu Yer
Ayvacık’ın bir başka cevheri de kuşkusuz Assos Antik Kenti. Behramkale Köyü’nden yürüyerek ulaşabileceğiniz bu antik liman, filozof Aristoteles’in de bir dönem yaşadığı yer. Taş merdivenlerinden inerken Ege’nin tuzlu kokusu burnunuza gelirken, binlerce yıl öncesinin taşlarına dokunmak insana tarifsiz bir his veriyor.
Babakale: Anadolu’nun En Ucunda Bir Balıkçı Rüyası
Türkiye’nin en batı noktası Babakale, denizle iç içe yaşayan bir başka büyülü köy. Osmanlı’dan kalma kalesi, limanı ve sıcacık insanlarıyla burası kartpostallık karelerle dolu. Taze yakalanmış balıklar, köy fırınından çıkan çıtır ekmeklerle birleştiğinde lezzet şöleni kaçınılmaz.
Deniz, Zeytin ve Huzurun Adı: Ayvacık’ın Sahil Köyleri
Bademli, Sokakağzı, Koyunevi, Kösedere gibi sahil köyleri, temiz plajları ve kalabalıklardan uzak atmosferiyle özellikle yaz aylarında dingin bir tatil isteyenlerin gözdesi. Deniz burada serin değil, adeta arınma sunuyor. Kumlar yumuşacık, deniz kabukları ise çocukluğunuzdan bir selam gibi.
Zeytin Ağaçlarının Gölgesinde Bir Hayat
Ayvacık köylerinde hayat, zeytin demek. Asırlık ağaçların gölgesinde büyüyen çocuklar, sabahları zeytinyağlı köy kahvaltılarıyla güne başlıyor. Mis gibi domates, taze kekik, gözleme ve köy peyniri… Tüm bu tatlar, buraya gelenleri sadece doyurmuyor; âdeta iyileştiriyor.
Neden Gitmeli?
Çünkü Ayvacık, yavaş yaşamayı öğretiyor. Şehirde unuttuğunuz tüm duyguları geri çağırıyor. Ayvacık’ta zaman, takvime değil kalbe göre akıyor. Burada yıldızlar daha parlak, geceler daha sessiz ve her nefes biraz daha derin…
Ayvacık köyleri, bir tatil değil; bir deneyim… Doğaya, tarihe, kendine yeniden kavuşmak isteyen herkes için bu köyler, adeta ruhun şifacısı…
Hazırsan, bavulunu değil, yüreğini toplayarak yola çık balım. Çünkü Ayvacık seni bekliyor.
Şefiye YILDIRIM