Doğa Silah Olursa: Jeofizik Savaşın Sessiz Tehdidi

Dünyada savaşların şekli değişiyor. Tankların, tüfeklerin, bombaların yerini artık görünmeyen ama etkisi çok daha yıkıcı sistemler alıyor. Bunlardan biri de kamuoyunun çok az bildiği, hatta birçoğunun “komplo teorisi” sanıp geçtiği jeofizik silahlar. Peki nedir bu jeofizik silah? En basit haliyle, doğanın güçlerini — deprem, fırtına, sel, kuraklık gibi — insan eliyle tetikleme ya da yönlendirme […]

Melih Kadir EFE - Marmara Bölge Gazetesi

Dünyada savaşların şekli değişiyor. Tankların, tüfeklerin, bombaların yerini artık görünmeyen ama etkisi çok daha yıkıcı sistemler alıyor. Bunlardan biri de kamuoyunun çok az bildiği, hatta birçoğunun “komplo teorisi” sanıp geçtiği jeofizik silahlar.

Peki nedir bu jeofizik silah?

En basit haliyle, doğanın güçlerini — deprem, fırtına, sel, kuraklık gibi — insan eliyle tetikleme ya da yönlendirme teknolojisidir. Yani doğanın silaha dönüştürülmesi. Bu fikir ilk başta bilim kurgu gibi gelse de, geçmişte yapılan bazı deneyler, bu alanın ciddi biçimde araştırıldığını ortaya koyuyor. Örneğin Amerika’nın HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program) projesi, uzun yıllar boyunca atmosfer ve iyonosfer üzerinde çalışmalar yaptı. Bazı uzmanlar bu projenin sadece bilimsel araştırma değil, aynı zamanda hava olaylarını etkilemeye yönelik askeri bir altyapı taşıdığı görüşünde.

Korkutucu olan ise şu: Bu tür silahların izi yok. Bir deprem oluyor, kimse “bu bir saldırıydı” diyemiyor. Ya da bir ülke birden kuraklıkla boğuşuyor, sebep olarak yalnızca iklim değişikliği gösteriliyor. Gerçekten öyle mi, yoksa başka bir el mi devrede, bilinmiyor.

Jeofizik silahların asıl tehlikesi burada başlıyor. Şüpheyle bakılamayan bir tehdide karşı savunma da geliştirilemiyor. Olası bir siber saldırıya karşı antivirüs yazılımı yükleyebilirsiniz, ancak yer kabuğunun altına sızan bir niyeti tespit edemezsiniz.

Bu silahlar sadece insanlara değil, doğanın ta kendisine de zarar veriyor. Ekosistemler bozuluyor, iklim dengeleri altüst oluyor, milyonlarca canlının yaşam alanı yok oluyor. Belki bir ülkenin tarım gücü çökertiliyor, belki bir başka ülkenin altyapısı felç ediliyor — ama geride yalnızca “doğal afet” izleri kalıyor.

Geleceğin savaşları, artık cephede değil; uydularla, manyetik dalgalarla, iklimle ve yer kabuğuyla yapılacak. Bu yüzden artık sadece sınırlarımızı değil, gökyüzünü, toprağı ve atmosferi de korumayı öğrenmemiz gerekiyor.

Bilinçli bireyler olarak bu konuları sadece “uçuk fikirler” gibi kenara atmamalı, araştırmalı, sorgulamalı ve tartışmalıyız. Çünkü teknoloji ilerliyor, etik geri kalıyor. Ve doğa, sessiz bir silah haline getirilirse, onun tepkisi hiç beklenmedik anlarda, çok daha sert olabilir.

 

Exit mobile version