DİNDAR ATA (1)

“Ulu Önder’in dindarlığı öteden beri tartışma konusudur ve de hala günümüzde bile sürüp gitmektedir. Rahmetli Gazi Paşa’nın çok iyi izleme ile inceleme ve bir isabetli kararıyla işlevinden uzaklaşmış konumdaki tekkeleri, zaviyeleri, medreseleri kapattırması, gericilere ve gericiliğe aman vermemesi bu söylentilerin çıkmasına ve de kendine Atatürk’ü maske edinenlerin hayal dünyaları ile yanlı ve yanlış söylem ve […]

MUHARREM OZDEMIR - Marmara Bölge: Balıkesir Son Dakika Haberleri ile Hava Durumu

“Ulu Önder’in dindarlığı öteden beri tartışma konusudur ve de hala günümüzde bile sürüp gitmektedir.

Rahmetli Gazi Paşa’nın çok iyi izleme ile inceleme ve bir isabetli kararıyla işlevinden uzaklaşmış konumdaki tekkeleri, zaviyeleri, medreseleri kapattırması, gericilere ve gericiliğe aman vermemesi bu söylentilerin çıkmasına ve de kendine Atatürk’ü maske edinenlerin hayal dünyaları ile yanlı ve yanlış söylem ve yönlendirmeleri sebep olmaktadır.

Hâlbuki dinine son derece bağlı bir insandı O. İşte bunun tipik bir örneğini Sabiha Gökçen şöyle naklediyor:

“- 10 veya 11 yaşında idim. Bursa’daki evimiz Atatürk’ün köşküne çok yakındı. Bir gün Atatürk Bursa’yı şereflendirmiş, köşkün bahçesinde dolaşıyordu. Ben de O’nu yakından görmek arzusu ile kıvranıyordum. Yine bir gün bahçede dolaştığı sırada yerimden fırladım, O’na doğru koştum. Beni yolumdan çevirenlere ağlamakla karşı koymaya çalışıyordum, birden bir ses işittim: “Bırakın onu” diyordu “Bırakın gelsin!” Koşarak Ata’nın yanına gittim, ellerine sarıldım. Atatürk sordu:

– Çocuk sen okula gidiyor musun?

Harpler sebebiyle okulumu yarıda bırakmıştım ve bir yatılı okula alınmamı istedim.

– Ben seni yanıma alayım gelirmisin? Diye Atatürk sordu.

Abime sorayım dedim. Kabul ettiler, derhal çağırtarak onunla konuştu, anlaştılar. Böylece Ankara’ya, Çankaya’ya geldim.

Uzun zaman ayrı kaldığım okuluma yeniden başlamanın sevinci içinde memnundum. Çankaya Köşkü bahçeleri içindeki eski bir seyis evi düzeltilerek okul haline getirilmiştir. Köşkte çalışanların, yaverlerin ve diğer hizmetlilerin çocukları ile birlikte ben de bu okula gitmeye başladım. Bir sabah Ata’nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldü, bir süre ayakta bekledim. Birden derin bir iç geçirdi ve “Allah!” dedi (O bunu sık sık tekrarlardı).

Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum. Bu tesirle olacak bir hayli şaşırdım. O’nun ağzından “Allah” kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.

Ata’nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki:

– Sen dindar mısın? Diye sordu. Ben de ailemden aldığım din terbiyesi ile

– Evet dindarım. Dedim ve bu cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti.

– Çok iyi… Allah, büyük bir kuvvettir. O’na daima inanmak lazımdır. Dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki; Atatürk’ün dinsizliği hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata, bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandı.”

“Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi fakat bina uzun zamanlar ihmale uğramış… Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur –tefsirler, hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bu gün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstüne yeni bir bina kurmak lüzumu hâsıl olacaktır.” (1922)

Halkımızın tabiriyle her ağzı olanın konuştuğu gibi, her kalemi eline alabilenin de yazıp çizdiği, pek çok yazar ve düşünür geçinenin kendi duygu ve düşüncelerini Ata’ya mal etmeyi çok iyi becerdiği, şeytanca bağlantı ile yorumların yapılabildiği ve o dönemin koşulları ile yer, zaman, muhatap olunan toplum bireylerinin hiç mi hiç dikkate alınmadığı ve de bilinçli veya bilinçsiz olarak toplum nazarında Ata’mızın küçük düşürülmeye ve yalnız bırakılmaya mahkûm edilmek istendiği sistemli girişim ve çabalara karşı S. Arif Terzioğlu’nun “Yazılmayan Yönlerinle Atatürk” (Sh: 88–89) adlı kitabındaki bir bölümü sizlerle paylaştığımızı düşünüyorum. Vefat yıldönümü nedeniyle ruhu şad ve mekânı cennet olsun inşallah…

        

 

 

 

Exit mobile version