Yaşadığımız coğrafya bize çok şey öğretti. Kimi zaman bereketli toprakları, kimi zaman masmavi denizleri, kimi zaman ise beklenmedik felaketleriyle… Deprem, bu toprakların en acı gerçeklerinden biri. Ve her depremden sonra dönüp dolaşıp aynı cümleyi kuruyoruz: “Keşke daha hazırlıklı olsaydık.”
O hazırlığın en basit ama en hayati adımlarından biri ise deprem çantası. Küçük bir çanta… İçinde belki birkaç şişe su, biraz yiyecek, el feneri, yedek piller, bir battaniye, temel ilk yardım malzemeleri… Kulağa basit geliyor değil mi? Ama işte o çanta, felaket anında sizin ve sevdiklerinizin en değerli kurtarıcısı olabilir.
Deprem çantasını hazırlamak sadece bir tedbir değil, aynı zamanda sorumluluk. Kendimize, ailemize ve hatta komşumuza karşı… Çünkü afet anında ilk dakikalar hayati öneme sahip. Elektrikler kesildiğinde, telefonlar çekmediğinde, marketler kapandığında o çantanın içinde hayatınızı birkaç gün idame ettirecek güç gizli.
Birçok kişi deprem çantası fikrini erteleyip durur. “Daha sonra hazırlarım” der, “Şimdi vaktim yok” der… Ta ki bir gün siren sesleri, panik çığlıkları ve yerin altından gelen o uğultu duyulana kadar… O an anlarız ki hazırlık dediğimiz şey, ertelenecek bir mesele değil.
Deprem çantasını hazırlamak, felaketi çağırmak değildir. Aksine, hayata tutunma iradesinin en somut göstergesidir. Hepimizin evinde, iş yerinde, hatta aracında bu çantadan mutlaka bulunmalı. Unutmayın, küçük bir çanta büyük bir fark yaratır.
Belki bu yazıyı okuduktan sonra hemen kalkıp o çantayı hazırlarsınız. Belki de sevdiklerinize hatırlatırsınız. Çünkü deprem çantası, yalnızca bir eşya değil; yaşamı koruyan sessiz bir dosttur.







YORUMLAR