Cumhuriyetin 102. Yılı: Işığın Hiç Sönmesin Türkiye’m

29 Ekim… Takvim yapraklarının sadece bir günü değil; bir milletin küllerinden yeniden doğduğu, kaderine yön verdiği en büyük dönüm noktasıdır. 1923’te Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o büyük cümleyi kurduğu an — “Türk Milleti’nin karakterine ve adetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir” — aslında sonsuz bir yolculuğun da başlangıcıydı. O gün, bir imparatorluğun ardından gelen sessiz […]

Nail TIKIT 1 - Marmara Bölge Gazetesi

29 Ekim… Takvim yapraklarının sadece bir günü değil; bir milletin küllerinden yeniden doğduğu, kaderine yön verdiği en büyük dönüm noktasıdır. 1923’te Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o büyük cümleyi kurduğu an — “Türk Milleti’nin karakterine ve adetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir” — aslında sonsuz bir yolculuğun da başlangıcıydı. O gün, bir imparatorluğun ardından gelen sessiz karanlıkta yeniden bir ışık yandı; adı Cumhuriyetti.

Bir Halkın Yeniden Doğuşu

Cumhuriyet, bir sabah ansızın ilan edilmedi. O, yıllarca süren savaşların, yoksulluğun, umutsuzluğun ardından gelen bir dirilişti. Anadolu’nun dört bir yanında cephelerde canını ortaya koyan askerlerin, cephe gerisinde ekmeğini bölüşen anaların, çocuk yaşta mermi taşıyan evlatların ortak destanıydı.
Ve bu destanın kahramanı sadece Atatürk değildi; Türk halkının ta kendisiydi. Cumhuriyet, bir kişinin değil, bir milletin eseridir.

Kadınların Ayağa Kalktığı Gün

Cumhuriyet, özellikle Türk kadını için yeni bir çağın kapısı oldu. Eğitim hakkından seçme ve seçilme hakkına, meslek sahibi olmaktan toplumsal hayata katılıma kadar her alanda eşitliğin temeli atıldı.
Bugün bir öğretmen kürsüde, bir doktor ameliyathanede, bir gazeteci haber merkezinde özgürce çalışabiliyorsa, bu o devrimci ruhun mirasıdır.
Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” sözü hâlâ bugün kulağımızda yankılanıyor.

Cumhuriyet Sadece Bir Yönetim Biçimi Değil

Cumhuriyet, bir ruh hâlidir.
O, özgür düşünmektir.
Korkmadan konuşabilmektir.
Bir fikri savunurken vicdanınla baş başa kalabilmektir.
Her sabah çocuklarımızın okullarda “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykırabilmesidir.
Cumhuriyet, bir milletin kendi kaderini eline almasıdır. Ve bu ruh, yaşadıkça, paylaştıkça güçlenir.

Bugün Ne Yapmalı?

102 yıl geçti. Teknoloji, siyaset, toplum değişti. Ama Cumhuriyetin bize bıraktığı en büyük miras olan “özgür akıl” hâlâ aynı önemde. Bugün bu mirası korumak, sadece törenlerle değil; doğruyu savunarak, çalışarak, sorgulayarak mümkündür.
Bayrak sallamak bir gurur, ama onu hak etmek çalışmakla olur. Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” sözü, bize bu sorumluluğu hatırlatır.

Cumhuriyet Sonsuz Bir Nefestir

Cumhuriyet bir güne sığmaz. O, her sabah doğan güneşte, okula giden çocukların çantasında, toprağı süren çiftçinin alnındaki terde, gazetecinin kaleminde, sanatçının notasında yaşar.
Bugün gökyüzüne baktığında dalgalanan al bayrağı görüyorsan, o bayrağın kırmızısında nice şehidin kanı, beyazında ise bu toprakların temiz vicdanı vardır.
Ve biz, bu mirasın nöbetçisiyiz.

Cumhuriyetin 102. yılı kutlu olsun…
Ne mutlu bu coğrafyada doğup “Ben Cumhuriyet çocuğuyum” diyebilenlere.

 

Exit mobile version