Dünya milletler camiasında bir toplumun millet olarak kabul görebilmesi için bağımsızlığın olması, üzerinde yaşanılan belli bir toprak parçasında oturması ve halkının bulunması gibi temel öğelerin tamamına veya en az birine sahip olması zorunludur. Topraklarında hürriyeti kısıtlanmış ve sürgüne gönderilmiş birçok topluma tarih tanıklık etmiştir.
Özgürlük ve bağımsızlığına kavuşmuş, toprağını istila ve işgallerden kurtarmış toplumların birbirlerine sımsıkı kenetlenerek beraber yaşayabilme arzu ve koşullarını iyi değerlendirmesi gerekir. Bu süreci yaşayan toplumların yüzü ve yönü geleceğe dönükken, arada bir maziye de bakması ve geçmişi hatırlaması geleceği için plan ve proje üretmesini sağlar. Geçmişini hatırlaması, kazanımlarının kolay olmadığını görmesi, geleceğe ümitle bakması ve yaşamına dört elle sarılmasına yardımcı olur.
Üzerinde doğup evrene gözlerimizi açtığımız, toprağını işleyip karnımızı doyurduğumuz, toprak ana dediğimiz, havasını teneffüs edip suyunu kana kana içtiğimiz, son nefesimizden sonra içine gömülüp bütünleştiğimiz vatanımızdan başka bizi kabul edecek bir vatan düşünemiyorum. İslam Peygamberi “Vatanı sevmek imandandır” diyor! Şükür hepimiz İslam olmuş ve iman da etmişiz. İnanç ve imanımızın gereğini yerine getirmek en önemli ödevimiz olmalı.
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
Yok, edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim! (Nâzım Hikmet)
VATAN İÇİN
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük
Kimimiz nutuk söyledik. (Orhan Veli Kanık)
BU VATAN KİMİN?
Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir…
Tutuşup, kül olan ocaklarından
Şahlanup kan akan ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır…
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek olup çakan, sel olup coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır…
İleri atılup sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir…
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir…
Gökyay’ım ne desen ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir… (Orhan Şaik Gökyay)
Vatanı, bayrağı, sancağı, özgürlüğü, demokrasisi, dini, toplumu, ekonomisi ve toprağı için eliyle, diliyle, bedeniyle herkes bir şeyler yaptı ve de yapmaya çalıştı 15 Temmuz günü başlayan süreçte. Bu bağlamda insanımız meydanlara akın etti, onlarca demokrasi şehitleri verip, yüzlercesi gazilik onurunu yaşadı ve binlercesi de demokrasi nöbetleri tutmaya devam etti. Sayısız makaleler yazıldı, ağıtlar dizildi, türküler düzüldü, şiirler söylendi ve söyleşiler yapıldı. “Bir musibet bin nasihatten iyidir” atasözümüz bağlamında milletçe yaşadığımız 2016 Temmuz sıcağındaki kötü günler demokrasi kültürümüzün gelişmesine ve milli bilincimizin canlanmasına ve de en önemlisi dini duygu ve düşüncemizin Allah’ın (c.c.) kelamı ile Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) söz ve davranışlarına uygun şeritte yol almasına yardımcı olur inşallah!
Dünya tarihinde hiçbir ülkede görülmeyen bir ihanet ve de katliamla başlayan darbe girişimi başarısızlığa uğratıldı şanı Yüce olan Ulu Allah’ımızın izni ve yardımıyla. İslam’ın ve Türklüğün ve de mazlum milletlerin son kalesi ile güvencesi yanında manevi dayanağı olan Türkiye Cumhuriyetimiz inşallah bu kötü ve zor günleri bir daha yaşamaz!.. Kurban olduğum Yaratan içimizdeki sağduyulular ile iyilerin ve de toprak altındaki manevi bekçilerin yüzü suyu hürmetine 98 yıl sonra da Cumhuriyet Çınarına, yine bu Millet ü Devlete zeval vermedi! Her daim sonsuzca elhamdülillah!..
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa’mızın: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” uyarı ve direktiflerine uygun şekilde yaptığımız “Demokrasi Nöbetleri”ne can ü gönülden devam eden halkımızın düşüncelerine tercüman olan üç farklı bireyin anlatımlarını sizlerle paylaştığımı düşünüyorum.