Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Nail Tikit

BİR FAZLALIĞIN HİKÂYESİ DEĞİŞİYOR

Bugüne kadar “eksiklik” olarak öğretilen birçok şeyin, aslında birer “fazlalık” olduğunu öğrendik. Fazla sevgi, fazla duygu, fazla empati… Ve şimdi, tıbbın uzun yıllardır çözüm aradığı o genetik “fazlalık” için umut kapısı aralandı: Down sendromuna neden olan 21. kromozomun üçlenmesi, artık hücre düzeyinde silinebiliyor.

Japon bilim insanları, genetik biliminin belki de en devrimsel buluşlarından birine imza attı. CRISPR adı verilen gen düzenleme teknolojisi sayesinde, Down sendromuna yol açan fazla kromozom laboratuvar ortamında hücreden çıkarıldı.

Kulağa bir bilim kurgu sahnesi gibi geliyor, değil mi?

Oysa bu, yalnızca bir laboratuvar başarısı değil. Aynı zamanda bir annenin gözyaşı, bir babanın “ileride ne olacak?” endişesi, bir çocuğun daha en baştan ötekileştirilmiş yaşam öyküsü üzerinde duran büyük bir umut ışığı.

Bilim böyle bir şey işte. Onlarca yıl imkânsız denenin sınırına usulca yaklaşır, sessizce kapıyı aralar ve bir gün “yapıldı” diyecek kadar kararlı ve sabırlı olur. Bugün Down sendromu için yapılan bu genetik müdahale, yalnızca DNA üzerinde değil; aynı zamanda toplumsal algılar, önyargılar ve duygular üzerinde de bir değişimi tetikliyor.

CRISPR yöntemi, adeta DNA’nın noktasına virgülüne dokunmak gibi. Hatalı bir harfi silip yerine doğru olanı koymak gibi. Bunu bir hastalığın temelinde yapmak, sadece tıbbi değil, etik ve felsefi bir mesele de aynı zamanda. Peki ya biz bu fazlalığı sadece genetik bir bozukluk mu sayacağız? Yoksa bu fazladan kromozomun taşıdığı insan sıcaklığını da hatırlayacak mıyız?

Çünkü Down sendromlu bireyler sadece farklı değil; onlar çoğu zaman daha saf, daha dürüst, daha sevgi dolu bir dünyayı temsil eder. Toplumun hızlı, rekabetçi ve acımasız yapısında, onların samimiyeti bazen bir denge unsuru olur.

Şimdi bilim, bu farklılığı ortadan kaldırabilecek bir güce sahip. Ancak bu güçle birlikte büyük bir sorumluluk da geliyor. Her müdahale, her düzeltme, insanın doğasına ne kadar dokunmalı? Bir genetik “düzeltme”, aynı zamanda karakterin ve kimliğin de silinmesi anlamına gelir mi?

Bu soruların cevaplarını zamanla öğreneceğiz.

Ama bugün, bir gerçek var: Tıp tarihinde yeni bir sayfa açıldı. Down sendromuna neden olan kromozomu silmek artık mümkün. Belki henüz doğmamış bir çocuğun yaşamı, bu gelişmeyle bambaşka bir yöne evrilecek. Belki bir gün bu sendromun adı, yalnızca tarih kitaplarında anılacak.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER