BEYİN JİMNASTİĞİ SÖZLER

Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen, değerimi bildiğin gün beni yanında bulamayabilirsin. Siz bir sarrafın malını bağırarak sattığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmazlar. Yola birlikte çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirirsen, hem yolunu kaybedersin hem de dostunu. Önüne gelenle değil, seninle ölüme gelenle beraber ol. İki çeşit insan vardır. Biri zaman geçtikçe hatıralarıyla yüzleşip kendini düzelten, diğeri […]

MUHARREM OZDEMIR - Marmara Bölge: Balıkesir Son Dakika Haberleri ile Hava Durumu

Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen, değerimi bildiğin gün beni yanında bulamayabilirsin.

Siz bir sarrafın malını bağırarak sattığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmazlar.

Yola birlikte çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirirsen, hem yolunu kaybedersin hem de dostunu. Önüne gelenle değil, seninle ölüme gelenle beraber ol.

İki çeşit insan vardır. Biri zaman geçtikçe hatıralarıyla yüzleşip kendini düzelten, diğeri ise zaman geçtikçe yüzsüzleşen

Ayağın taşa takıldığında bile “Allah kahretsin” dememelisin. Dua etmelisin ki taşa takılan bir aşağın var. İnsanlar ikiye ayrılır; vakti beşe ayıranlar, vakti boşa ayıranlar.

Ya sadece Allah’a baş eğer, başka hiç kimseye eğmezsin. Ya da herkese baş eğer, hiçbir şeye değmezsin.

Maalesef öz ana ve babasını huzurevine gönderip; evinde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Ey kendi ailesine bile hükmedemeyen ilerici, üç kıtaya ve yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici?

Ya İslam’la yükselirsin, ya da inkârla çürürsün. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün. Camiye henüz dikeyken gel, yatay olarak zaten geleceksin.

Soruldu mu ne bilirsin diye, haddimi bilirim demeli.  Soruldu mu ne istersin diye, hakkımı isterim demeli.

Ömür ağaç dalından savrulan bir yapraktır. Ne kadar genç olursan ol, sonun kara topraktır. Bir tohumda; gövdesi, dalı, yaprakları ve meyvesiyle bütün bir ağaç gizlidir.

Dinde zorlama yoktur. İnsan özgürdür elbette. İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette. İnsanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıklarıdır.

Biz ayakları şişene kadar namaz kılan Peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz. Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değildir.

Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık. Yaşarken temiz kalsaydık, ölünce yıkanmazdık. Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam? Geçip de aynaya soran olmaz mı?

Ömrünün ilk yarısı ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da ilk yarısının hasretiyle geçer. Dün geçti bu günü düşünüyorum. Yarın var mı? Gençliğine güvenme! Ölenler hep ihtiyar mı? Allah var fakat bizim O’ndan ancak sorulduğunda haberimiz var.

Örtü şuuruyla örtülenmediğinde Allah katında bir değeri olsaydı, cennetin başköşesinde rahibeler otururdu. Ne başını kapat altını göster, ne altını kapat üstünü göster. Hepsini kapat da imanını göster. Kadın mezarlığa girerken başını kapatıyor, dışarıya çıkarken açıyor. Ölüye karşı kapanmak, diriye karşı açılmak ne akıldır?

Abdülhamit Han’ı anlamak, tarihte her şeyi anlamak olacaktır. Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur.

Şimdi Fatih Sultan Mehmet Han kalksa mezarından, ne ben O’nu tanırım ne de O beni, Ama İstanbul’u Bizanslılar geri almış deyip, tekrar savaşır.

Benimki benim, seninki de senindir! Bu şeriattır. Seninki senin, benimki de senindir!  Bu tarikattır. Ne benimki benim, ne de seninki senin, her şey sadece Allah’ındır! Bu da hakikattir.

Necip Fazıl’a sormuşlar; ”- Neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz?” … ”Benim için yanan bir tek o var” demiş! O’na ait sözlerden biraz ödev almalı diye düşünüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

Exit mobile version