Bayramlar, geçmişten bugüne kuşaktan kuşağa aktarılan en sıcak, en insani geleneklerimizden biri. Lakin zaman değişiyor, hayat hızlanıyor, teknoloji sınır tanımıyor. Elbette bayramlaşmalar da bu değişimden nasibini alıyor. Bugün, eski bayram sabahlarındaki telaşlı, sabun kokulu heyecandan; ekranların, bildirimlerin, emojilerin hüküm sürdüğü yeni nesil bayramlaşmalara doğru evrilen bir yolculuktayız.
Eski Bayramların Ritüeli: Kapı Kapı Dolaşmak
Bir zamanlar bayram demek, gün ağarmadan camiye gidip bayram namazı kılmak, ardından ev ev dolaşarak büyüklerin ellerinden öpmekti. Kurulan kalabalık sofralar, bin bir emekle hazırlanmış baklavalar, şeker toplamak için yarışan çocuklar vardı. Her adımda başka bir büyüğün duası, her kapıda başka bir ikram, her sokakta başka bir kahkaha yankılanırdı.
Dijitalleşmenin Gölgesinde Bayramlar
Bugünse bayram sabahı telefonlarımız elimizde uyanıyoruz. WhatsApp gruplarında hazır mesajlar, sosyal medyada kopyala-yapıştır bayram dilekleri… Aramaya üşenen parmaklar, bir “iyi bayramlar” GIF’inde tüm duyguyu özetliyor. Bayram ziyaretleri yerini görüntülü konuşmalara bırakıyor, kapılar çalınmıyor ama bildirim sesleri susmuyor.
Kimileri için pratik ve kolay bir çözüm bu, kimileri içinse yüz yüze bayramlaşmanın sıcaklığını yitirdiğimizin resmi.
Yeni Nesil Ne Hissediyor?
Z kuşağı için bayram demek, bayramlık ayakkabı değil, Instagram’a atılacak ‘bayram kombini’ demek. El öpmek mi? O artık biraz ‘out’. Çoğu genç, “El öpmek biraz eski kafalı” diyerek kaçıyor geleneksel ritüellerden. Onlar için bayramlar artık daha bireysel, daha teknolojik, daha ‘story’lik bir hâl aldı.
Yine de bu nesil, belki de dijital çağın imkanlarıyla aile büyükleriyle arasındaki bağı başka bir dille sürdürüyor. Sesli mesajlar, görüntülü aramalar, emoji dolu mesajlarla uzaktaki akrabalarla mesafeleri kısaltıyorlar. Teknoloji sayesinde bir tıkla binlerce kilometrelik mesafe aşılabiliyor; bu da bir tür yeni nesil bayramlaşma biçimi değil mi?
Kayıp mı, Evrim mi?
Kimi zaman içimiz burkulsa da, kabul edelim: bayramlar değişiyor. Tıpkı diğer geleneklerimiz gibi bayramlaşmalar da çağın ruhuna ayak uyduruyor. Evet, eski sıcaklığı arıyoruz belki, ama yeni neslin bulduğu yolları da küçümsememek lazım. Çünkü her kuşak kendi zamanının imkanlarıyla şekillendirir bayramlarını.
Belki de önemli olan, bayramın ruhunu koruyabilmek: Sevgi, saygı, paylaşım ve birliktelik. Yöntemler değişebilir ama hisler baki kaldığı sürece, bayramlar da sonsuza kadar yaşayacak.
Yeniyi Kucaklarken Eskiyi Unutmamak
Belki çocuklarımızı, torunlarımızı eski bayramların güzelliklerinden haberdar etmek bizim görevimiz. Anlatmalıyız: Kapı kapı dolaşmanın, harçlık torbalarının, kolonya ikram etmenin o özel hissini… Ve onlara, yeni yollarla da olsa bayramlaşmanın özünü kaybetmeden nasıl yaşanacağını göstermeliyiz.
Bir gün belki teknoloji daha da ilerleyecek, hologramlarla bayramlaşacağız, kim bilir? Ama her yenilikte asıl mesele, kalpten kalbe bir yol bulmakta. İster el öperek, ister bir sesli mesajla, ister bir emojiyle…
Çünkü bayram, kalpten kalbe kurulan en eski, en güzel köprüdür.
YORUMLAR