Her toplumda bireysel anlamda barbarlık sayılacak davranışları sergileyen kişilere rastlamak mümkündür. Ancak köklü bir geçmişe ve evrensel bir medeniyete sahip olan toplumlarda kitlesel barbarlık anlayış ve davranışını görmek ve kabul etmek istemezsiniz. Dünya tarihinde Avrupa’nın geçmişte en büyük devleti sayılan Roma’ya bir bakıverseniz tüyler ürperten sosyal yaşantılarının olduğunu ve bu günkü medenilerin barbarlıklarını görürsünüz.
Romalılar için o günün zevkleri arasında milli gösteri sanatı demek, Gladyatör çatışmaları ve çarpışmaları idi. Gladyatör kelimesi sözlükte “Kılıçlı” anlama gelmektedir. Kralları, kraliçeleri, devletin elit kesimlerini, kan kokan barbarlığı sevenleri eğlendirmek için gösteriye elindeki kılıcıyla katılan kişi veya kişilere Gladyatör denirdi. İstem dışı bile olsa hayatta kalabilme umuduyla arena denilen çatışma meydanına giren bu kılıçlı adamlar, birbirlerini öldürünceye kadar mücadele ederek seyre gelenleri eğlendirirlerdi.
Sezar döneminden itibaren 320 çift gladyatörü hep birden çatıştırmak ve kanlarının nasıl döküldüğünü seyretmek milli bir eğlence haline gelmişti Roma arenasında. Hatta bir gün Sezar’ın, her biri beşer yüz piyade ve üçer yüz süvari ile yirmişer filden oluşan iki takımı arenada çarpıştırıp büyük bir zevkle ekâbir takımı ile birlikte seyrettikleri anlatılmaktadır. Çarpışma gösterisinde mağlup olan taraf ölmemişse bile, boğazlanması Roma kanunları gereği idi.
Kendine güvenen istekli gladyatör olmadığı zamanlar da ise mahkûmlar, köleler ve esir konumundakiler arenada vuruşturulur ve de heyecanla seyredilirdi. Bu ve benzere vuruşturmalarda ‘barbar” denilen yabancı insan unsurlarının Romalıları eğlendirmek için birbirlerini yok etmeleri medeni bir anane halini almıştı.
Kostantin devrinde esir edilmiş bir barbar (kendileri dışındaki toplumlara barbar derlerdi) ordusunun tutsak bireyleri arenada birbirleriyle çarpışmaya mecbur edilerek vuruşmaları neşe ve zevkle seyredildikten sonra, bir devlet adamı resmi bir nutuk çekerek tutsak insanların yok edilmesini halk için bir eğlence haline getirdiğinden dolayı da imparatora teşekkür etmeyi kendilerine borç bilirdi.
Anlatmaya çalıştığım insanlık dışı bu vahşet sahneleri yalnız Roma’da değil, İtalya’nın hatta hâkimiyetleri altında bulunan tüm Kuzey Afrika yerleşim birimlerinde bile uygulanmıştır. Bu günün barbar medenilerinin o zamanki Romalı ataları, kana susamış bir toplum olarak tanımlanır ve o durum bu günkü İspanyolların boğa güreşlerine karşı gösterdikleri çılgınca bir ilgi ile karşılanırdı. Bu nedenle imparator Markus Orelyus’un nedense gladyatör vuruşmalarına karşı gösterdiği ilgisizlik bir aralık Romalıları imparatora karşı isyana bile sevk etmişti.
Bu ve benzeri vahşice yaşam biçimini yıllar yılı sürdüren Romalılar, kendilerini “medeni-medeniyetli” sayıp; kendilerinden olmayanlara da “barbar” demişlerdi. Roma ömrünü tamamlayıp yıkılıp yok oldu gitti, fakat medeni barbarlık yerini koruya geldi. Orta Doğudaki tüm ülkelerde yer yer sahnelenen ve Mısır’da ise geçtiğimiz yıllarda halkı birbirlerine karşı kullanma ve kırdırma görüntüleri medeni barbarlığın başka bir versiyonu gibi kokuyor.
Gizli ve açık değişik sürümlerle değişik atmosferlerde ve değişik oyunlarla vahşetlerine devam eden medeni barbarları kılavuz edinen hayranlarının toplumumuzda da ses getirmeye çalıştıklarını, halkımızı sağ-sol, laik-antilaik, Türk-Kürt, beyaz Türk-sarı Türk, köylü-şehirli, alevi-sünni, doğulu-batılı, bizden-sizden gibi ayrışımlara itmeğe ve de yaptıklarının hoş görülmesi için yasaları bile çiğnemeye yoğun çaba gösterdiklerini görebildiğinizi düşünüyorum canlarım.