İki Mimarın Kralın Kızını Kazanma Mücadelesi
Aspendos’un en çok bilinen efsanelerinden biri, kralın kızını kazanmak için rekabete giren iki mimarın hikayesidir. Rivayete göre, Aspendos Kralı, kente en büyük faydayı sağlayacak yapıyı inşa eden kişiye kızını vereceğini ilan eder. Bu haberin duyulmasının ardından kentin iki yetenekli mimarı, kente iki farklı yapı kazandırmak için kolları sıvar: Birisi, şehirdeki su ihtiyacını karşılayacak mühendislik harikası su kemerlerini inşa ederken, diğeri Aspendos Tiyatrosu’nu yapar.
Kral ilk olarak su kemerlerini görmeye gider. Bu yapının mükemmelliği ve işlevselliği onu oldukça etkiler. Su kemerlerinin kente sağladığı katkıdan memnun kalsa da adil bir karar verebilmek için tiyatroyu da görmek ister. Tiyatroyu gezdiğinde ise, bir anda en üst basamaktan sahnede duran mimarın fısıldadığını duyar: “Kızını bana vermelisin.” Kral, bu sesi rahatlıkla duyabilmesine şaşırır ve mimara yaklaşarak bu harika akustiğin sırrını öğrenir. Bu olağanüstü akustik performansı ve yapının estetik zarafeti karşısında, mimarı ödüllendirmek ister ve kızını ona vermeye karar verir. İşte bu efsane, Aspendos Tiyatrosu’nun yalnızca bir yapısal başarı değil, aynı zamanda bir aşk ve rekabetin sembolü olarak da anılmasını sağlar.
Aspendos’un Kuruluşuna Dair Mit: Truva’dan Aspendos’a
Bir diğer efsane ise Aspendos’un kuruluşu ile ilgilidir. Yunan mitolojisine göre, Truva Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya göç eden Argive kolonistleri tarafından kurulan şehir, bu kahramanların lideri Mopsos tarafından yönetilmiş ve geliştirilmiştir. Mopsos, Aspendos’un temellerini atarak şehri Pamphylia bölgesinde stratejik bir konuma yerleştirmiştir. Bu efsane, şehrin kökenlerinin Truva Savaşı’na kadar uzandığını ve Aspendos’un daha antik çağlardan itibaren büyük bir kültürel ve tarihi öneme sahip olduğunu vurgular.
Denizlerin Fısıltısı: Oksijen Üreten Denizler ve Aspendos’un Bağlantısı
Aspendos’un denizlerle olan bağlantısı da bir başka ilginç hikayeye dayanıyor. Antik kentin su kemerlerinin ve diğer su yapılarının, denizden getirilen suyu dağıtmak amacıyla yapıldığı düşünülüyor. İlginç bir bilgi olarak, dünyanın en önemli oksijen kaynaklarından biri de denizlerde yaşayan Prochlorococcus bakterisidir. Bu bakteri, biyosferdeki oksijenin %20’sini üretir ve denizlerin ekolojik dengesinde önemli bir rol oynar. Bu durum, Aspendos’un su kemerlerinin ve denizle olan bağlantısının, antik dünyada suyun ve oksijenin ne kadar önemli olduğunun bir simgesi olarak görülmesini sağlar.
Tarihin derinliklerinden gelen bu efsaneler ve gerçeklerle dolu Aspendos Antik Kenti, yalnızca Roma döneminin izlerini taşımakla kalmıyor, aynı zamanda iki kardeş mimarın rekabeti, antik dönemin denizle olan bağı ve suyun yaşam kaynağı olarak önemini anlatıyor. Aspendos’un büyüleyici atmosferinde bu efsaneleri dinlerken, belki de o fısıltıları bir kez daha duyabilir ve tarihle masalın birleştiği bu noktada kendinizi efsanelerin bir parçası gibi hissedebilirsiniz. Havva ERTÜRK