Evlilik aşkı öldürür mü?
En çok kimi seviyorsun?
Issız bir adaya düşsen yanına alacağın üç şey nedir?
Don lastiği misali uzadıkça uzayacaktır bu sorular.
Neden üç şey, beş veya on değil. Neden illa sadece annemizi sevelim, komşumuzu da sevemez miyiz?
Yaşam o kadar sıradan ki, anlamamak için kendilerini zorluyor insanlar. Para, aşk, hırs birçok şey için sıradan olan yaşantıyı zigzaglarla dolduruyorlar.
Yüzyıllardır birileri gelip geçmiş bu topraklardan, kim bilir ne aşklar tükenip bitti, kim bilir ne hırslar geldi geçti. Bir koltuk kavgasına ayağımızı bastığımız topraklara kim bilir kaç kişinin kanı döküldü.
Annesini, babasını, kardeşini seven kaç kişi vardır şu toprağın altında.
Sıradan dünya, dümdüz aslında anlayabilene. Neden kendimize yokuş ya da inişler çıkarıyoruz?
Sıfır kilometre bir araba gibi çıkıyoruz hayat yoluna, kimin evladı olacağımız sorulmadan.
Anne sütünü em işte, doyur karnını, emekle, yürü, koş, okula git, büyü, iş sahibi ol, ibadetini yap, yaşa, nefes aldığın kadar şükret, iyilik yap, seni ve etrafını mutlu edecek ne varsa yap.
Bir daha gelmeyeceğin bu dünyaya neden olumsuz enerji bırakasın.
Sorma işte para mı? Aşk mı? Diye.
Mutlu musun? Mutlu ediyor musun? Asıl soru bu.
Her varışın birinci adımı saygı, ikinci adımı sevgi.
Öyle mi yapsak, böyle mi diye, diye geçmedi mi bu hayat. Hayatın ya o tarafı ya da bu tarafı diye öğrettiler insanlara. O tarafı, bu tarafı, orta tarafı, yan tarafı, üst tarafı velhasıl her tarafı var hayatın.
Ya olmazsa deyip atıyoruz ya da oldu deyip hayat boyu gidecek zannediyoruz.
Sorgulamalarla hayatın son demine varıyoruz.
Sorgulama diğer dünyada, bu dünya toplama yeri. Güzellik ve iyilikleri toplama zamanındayız şimdi.
Sözün özü; “Ne kadar çile varsa bu dünyada, kendimiz çıkardık başımıza”
YORUMLAR