AŞIRI UÇLAR

Neyi, nerede, ne zaman, nasıl, kiminle yapması gerektiğini kestiremeyen ve kanallarını farklı ve de kasıtlı yayın yapan alıcılara ayarlayan toplumların akıbetleri çoğu zaman hayır olmamıştır. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde cennet vatanımızdaki insanlarımız arasında birbirlerine zıt gibi görüntü veren, ancak birbirlerinden pek de farkları olmayan aşırı uçlardaki farklı vericilerden kaynaklanan duygu, düşünce, görüş, söylem, dayatma ve […]

AŞIRI UÇLAR

Neyi, nerede, ne zaman, nasıl, kiminle yapması gerektiğini kestiremeyen ve kanallarını farklı ve de kasıtlı yayın yapan alıcılara ayarlayan toplumların akıbetleri çoğu zaman hayır olmamıştır. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde cennet vatanımızdaki insanlarımız arasında birbirlerine zıt gibi görüntü veren, ancak birbirlerinden pek de farkları olmayan aşırı uçlardaki farklı vericilerden kaynaklanan duygu, düşünce, görüş, söylem, dayatma ve uygulamaların toplumumuzu uç noktalara doğru sürüklediğini hep birlikte yaşadık. Ayrıştırma süreci günümüzde de yeni ve farklı sürümlerle önümüze konulmaktadır.

“Komünizm, faşizm, teokratik düşünce yanlıları, bölücüler ve diğerleri Atatürk Türkiyesi’nde O’nun inkılâplarını, O’nun Cumhuriyetini, çok yönlü ve karışık amaçlı saldırılarla yıkmaya çalışmaktaydılar. Bunlar komünist, faşist, teokratik yönetime geçişin hazırlıklarına girişmişler ve masum öğrenci istekleri adına başlatılan eylemleri “Nato’ya hayır”, “Tek yol devrim”, “Ulusal demokratik halk devrimi”, “Müslüman Türkiye”, “Milliyetçi Türkiye” gibi sloganlara dönüştürmüşlerdi. O günlerin siyaset adamlarımızın belirttiği gibi Atatürk’ün kurduğu nizamı “yıkılası düzen” ilan etmekten çekinmemişler, silahlı örgüt ve gözü kararmış militanlar ülkede pek çok değer hükmünü altüst etmeye çalışmışlardı.

Bağnaz olan, bağnaz olduğu için zalim ve cani olanlar, kendi düşündüklerinin tek doğru olduğuna inanmışlar, düşünceleri, inançları ve şartlanmışlıkları uğrunda başka insanları öldürmeyi içlerine sindirebilmişlerdi. İslam’da bağnazlık ve zorbalık yoktur, hoşgörü vardır. Hz. Muhammed (s.a.v), yaşamı boyunca cahillerin ve puta tapıcıların bağnazlığı ile savaşmıştır. Bağnazlık, özgürlüğü tanımamak ve vicdanlara baskı yapmaktır. Vicdan özgürlüğünü tanımamak ise ahlakı bozar, halkı samimiyetsiz, riyakâr ve çıkarcı yapar; kişilerin arasına sevgi, saygı ve kardeşlik yerine ayrılık, kin, bölücülük, cephecilik ve düşmanlık sokar. Milletin ilerlemesine, halkın uygarlık alanında yücelmesine engel olur.

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzü anlamadan sadece anmakla uğraşanlar ile benimsediklerini haykırmaya çalışanlar ve izinde yürüdüklerini söyleyenler ile askerleri olduğunu sananlar da bu yıkıcı saldırılar karşısında ya seyirci kalmışlar, ya da güçsüzlükleri nedeniyle etkisizleşmişler, yanlı ile yanlış bireysel düşünceleri ve yorumları nedeniyle İlke ve İnkılâplara sahip çıkmamış veya çıkamamışlardır. O güruha göre Gazi Paşa’mız tek adamdır ve eşsiz ile eksiksizdir, asla yanlış ile hata yapmaz. Sadece dünya görüşü önemlidir ve dini boyutu ile davranışı güya olmamıştır. Milli Mücadele hazırlık dönemi ile evresinde ve sonrasında o yöreler ile illerin dini liderleri ile kanaat önderlerini veya Müslüman ile dindarları kandırmak için yapmıştır.

Ancak, bu arada “Aşırılar bitişirler” diye bir sözün varlığını unutmamak gerekir. Gerçekten de aşırıların birleştikleri noktalar çoktur. İki aşırı “ S ”  iyi tetkik edilirse, iki akımın softalarının birçok noktalarda birleştikleri görülecektir. İkisi de batıya karşıdır, ikisi de ayrı ayrı açılardan Atatürk’e diş biler. İkisi de milliyetçi gösterir kendilerini, ikisi de sözde halkçıdırlar. Ama hiçbir zaman bu milletin ve halkın açısından bakmazlar sorunlara. Asıl kötüsü, bu iki aşırılık durmadan karşı aşırılığı kışkırtıp geliştirir ve güçlendirir. Daha da kötüsü cephelerin gücü ve tehlikesi arttıkça bir yandan çağdaş uygarlığa bir yandan da özgürlüğe bağlı pek çok ılımlı kişiler, diğer karşı aşırı cepheye zorla itilir, tehlike büyüdükçe bu akım da hızlanır.”

Şark vilayetlerinde Yüksekokul Yaptırma ve Yaşatma Derneği elemanı olarak görev üstlendiğim dönemlerde elime geçen Atatürk Üniversitesi eski Rektörlerinden Prof. Dr. Hurşit ERTUĞRUL beyin çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarını içeren “Atatürk’ten Gençliğe” adlı kitapçıktaki cümlelerini sizlerle paylaşmaya çalıştım. Genel seçimler öncesi ve sonrasında vesayetçilerin güçlerini koruma çabaları uğruna ülkeyi kargaşaya sürükleme ile siyasilerimizin iktidara gelmek-kalmak için aşırı uçlara ne kadar yönelebileceğini ve onlarla dirsek temasına gelebileceğini ve de milletvekilleri yemin töreninde aşırı uçlarda olanları ve saklı davranışlarını görmemize ışık tutacağını düşünüyorum.

 

Exit mobile version