18 Kilometrelik Dev Bir Yarık
Tam 18 kilometre uzunluğunda ve 200 metreyi aşan yüksekliğiyle Saklıkent Kanyonu, dev kayaların arasında yürürken insana adeta başka bir dünyadaymış hissi veriyor. En dar noktası sadece 2 metre olan bu doğal geçit, zaman zaman nefes kesici bir serüvene dönüşüyor. Özellikle kalkerli yapısı ve yıllar boyunca Karaçay Deresi’nin oyduğu kayalar, bu eşsiz oluşuma doğal bir sanat eseri havası katıyor.
Köprüden Geç, Doğanın Kalbine Ulaş
Saklıkent’in girişinde sizi 200 metrelik ahşap bir köprü karşılıyor. Altınızda çağlayan suyun sesi, etrafınızda sarp kayalıklar… Bu köprü, sizi doğrudan doğanın kalbine götürüyor. İçeriye doğru ilerledikçe, buz gibi sularla tanışıyorsunuz. Yaz ortasında bile ayakları donduran bu kaynak suları, Saklıkent’in en karakteristik detaylarından biri olarak öne çıkıyor.
Yayla Havası ve Macera Bir Arada
1996 yılında milli park ilan edilerek koruma altına alınan Saklıkent, sadece kanyondan ibaret değil. 12 bin hektarı aşan genişliğiyle Saklıkent Milli Parkı, Kaş ve Seydikemer’e bağlı yayla köylerine de ev sahipliği yapıyor. Akdağ eteklerindeki kayak tesisleri, yürüyüş parkurları ve kamp alanları sayesinde hem yaz hem de kış turizmine hitap ediyor.
Bir Çobanın Ardından Gelen Keşif
Kanyonun keşfi ise adeta bir Anadolu efsanesini andırıyor. Rivayete göre, keçisini arayan bir çoban onun peşinden bu dar geçitlere giriyor ve Saklıkent’in devasa doğasıyla karşılaşıyor. Bu tesadüfi keşif, zamanla bölge halkının dikkatini çekiyor ve kanyonun varlığı resmi kayıtlara geçiyor. Bugün ise yılda yaklaşık 200 bin turist bu etkileyici kanyonu keşfetmek için yola koyuluyor.
Saklıkent’i Keşfederken Dikkat!
Bu doğa harikası, güzelliği kadar zorluklarıyla da tanınıyor. Kaygan zemin, güçlü su akıntısı ve dar geçitler bazı bölümlerde zorlu bir parkur yaratıyor. Bu yüzden uygun ayakkabı, can yeleği ve rehber desteği öneriliyor. Ayrıca çevreye duyarlılık büyük önem taşıyor. Doğaya zarar vermemek ve çöp atmamak, Saklıkent’in geleceği için kritik.
Şefiye YILDIRIM