1948 yılında Alanya Limanı inşaatı için taş ocağı açılması sırasında tesadüfen keşfedilen Damlataş Mağarası, bugün Türkiye’nin en çok ziyaret edilen doğal güzelliklerinden biri konumunda. Alanya Kalesi’nin batı kıyısında yer alan bu doğal oluşum, adını içindeki sarkıtlardan damlayan sulardan alıyor.
Doğanın Sessiz Sanatı
Mağaraya adım atan ziyaretçileri ilk olarak 50 metrelik bir geçit karşılıyor. Ardından yüksekliği 15 metreye ulaşan silindirik bir boşlukla devam eden mağara, görsel bir şölen sunuyor. Sarkıt ve dikitlerin zamanla oluşturduğu bu doğal yapı, içeride yankılanan damla sesleriyle mistik bir atmosfer yaratıyor.
Astım Hastalarına Doğal Terapi
Damlataş Mağarası’nı benzersiz kılan en önemli özelliklerden biri de sahip olduğu şifalı hava. Yapılan ölçümlere göre mağaranın içi yıl boyunca sabit kalıyor: Sıcaklık 22°C, nem oranı yüzde 95 ve hava basıncı 760 mm. Bu özel hava bileşimi nedeniyle özellikle astım hastaları için doğal bir terapi alanı olarak değerlendiriliyor.
Doktor kontrolünde mağarada uygulanan 21 günlük kür programları, hastaların belirli sürelerle içeride oturmasıyla gerçekleştiriliyor. Mağara havasında bulunan azot (%71), oksijen (%20,5) ve düşük miktardaki radyoaktif iyonlar, solunum yollarını rahatlatıcı etkisiyle biliniyor.
Turizmin Öncüsü
Damlataş Mağarası, sadece doğal bir mucize değil, aynı zamanda Türkiye’de turizme açılan ilk mağara unvanına da sahip. Her yıl binlerce turist, bu eşsiz doğa harikasını görmek, havasını solumak ve etkileyici atmosferini deneyimlemek için Alanya’yı ziyaret ediyor.
Şefiye YILDIRIM