A T E Ş L E O Y N A M A !..

Günümüzde tüm halkımız başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı, Orman Bakanlığı, Mülki İdare Amirlikler, Okullar, Askeri Birlikler, Belediyeler, TEMA Vakfı ve Sivil Toplum Örgütleri ağaçlandırma ile ekili alanlar ve yeşil vatanın artırılması yanında korunabilmesi bağlamında da yoğun bir çaba göstermektedirler. Devr-i Osmanî’de ağaçlandırmaya, dikilen ağaçları korumaya, yetiştirmeye, ağaçlık ve ormanlık alanlar oluşturmaya çok büyük önem verilirdi. Belli […]

MUHARREM OZDEMIR - Marmara Bölge Gazetesi

Günümüzde tüm halkımız başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı, Orman Bakanlığı, Mülki İdare Amirlikler, Okullar, Askeri Birlikler, Belediyeler, TEMA Vakfı ve Sivil Toplum Örgütleri ağaçlandırma ile ekili alanlar ve yeşil vatanın artırılması yanında korunabilmesi bağlamında da yoğun bir çaba göstermektedirler.

Devr-i Osmanî’de ağaçlandırmaya, dikilen ağaçları korumaya, yetiştirmeye, ağaçlık ve ormanlık alanlar oluşturmaya çok büyük önem verilirdi. Belli sayıda ağaç diken, yetiştiren, koruyan ailelerden vergi dahi alınmazdı. Alınmayan bu vergiye “ŞENLENDİRME” adı veriliyordu. Bırakın ağaçlık oluşturan bireylerden vergi almamayı, devlet bu işle uğraşan bireylere belki de üste para veriyordu. Çünkü onlar şiirde anlatılmaya çalışılan işleri yapıyor, toprağımızın su ile denizlere ve başka ülkelere akıp gitmesini önlüyor, tarlalarının çoraklaşmamasına çalışıyor,  gelecek kuşaklara yeşil bir vatan ve de dünya bırakmanın özlemini gideriyorlardı.

Ünlü Türk Seyyahı Evliya Çelebi’ye ait “Seyahatname”nin Cennet Vatan

Türkiye’mizin değişik yöreleriyle ilgili bölümünü okuyan veya işitenlerimiz hatırlarlar. Bendeniz uzun yıllar Serhat İlçe Doğubayazıt’ta kamu görevi yaptığım için ve 15 – 28 Mart 2025 tarihlerin arasında da Lise Düzeyindeki Okullarımızda “Kul Olayım Kalem Tutan Ellere” konulu Eğitsel Etkinliğim olduğundan örneğimi Güneşin Doğduğu Yerden vereceğim canlarım. Ağrı İlimiz ve civarı ağaç ve ormanlarla kaplı iken, bakın bu gün ne hale getirmişiz. Koruyamamışız, milenyuma girdiğimiz halde yeşili koruma alışkanlığını hala kazanamamışız, kıymetini bilememişiz, pek çok il ve ilçemizin çölleşmesine seyirci kalmışız. Mevsimlere göre aşırı yağışlardan sonra oluşan sellerin zaman zaman can ve mal kaybına neden olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Ancak; Geçmiştekilerin yaptığı olumsuz davranışları biz nebze olsun gidermek için Doğubayazıt Eşrafı ve İş adamlarımızdan eğitime destek ve katkılarının yanında “DOĞA HAYRANI” olduğunu da kanıtlayan şimdilerde ise böbrek yetmezliği rahatsızlığı nedeniyle hemen her gün diyalize giren cefakar-fedakar dostum Ahmet ALKAN Bey; Gürbulak yolu üzerinde enfes bir bahçe meydana getirdi. Yılmadı, usanmadı, bıkmadı, İlçemizi terk etmedi; kazdı, sürdü, eşti, çapaladı, dikti, suladı, ilaçladı, korudu, toplumun yeşil ihtiyacını karşıladı ve de toplumun hizmetine sundu. Sayın Ahmet ALKAN’ı sizin adınıza kutluyor, çalışmalarının devamını diliyor ve başkalarının da O’nu takip edeceğini umuyorum.

 

Bizlerse bugün bu 2025 yaz mevsiminde ekili ve dikili alanlarımız ile ormanlarımızın yakılması ve yok edilmesi için sanki çaba gösteriyor konumu sergiliyoruz. Devletimiz söndürmeye yetişemiyorken, bizim insanlarımız sanki “daha fazla alan yansın ve kül olsun ile milli servetimiz azalsın, yaşam alanlarımız yok olsun; yeşil örtü ile börtü ve böcekler o mekanlarda yaşam sürdüren envai çeşit yaratıklara ölüm!..” dercesine ciğerlerimizi söndürüyor, iç organlarımızı tar u mar ediyoruz. Bu davranış türü bence hoyratça bir yaşamı anımsatmaktadır. Çünkü istatistikler yangınların çoğunun insan kaynaklı olduğunu gösteriyor. Anadolumuzdan güçlü bir ses olan Mehmet Emin YURDAKUL; “SAKIN KESME” adlı şiirinde bırakın yakılmasına göz yummayı, rastgele kesilmesine bile karşı olduğu:

Ey hemşehri! Sakın kesme, yaş ağaca balta uran el onmaz;

Na, kütükler!.. Nice yıldır, hiçbirine kervan gelmez, kuş konmaz;

Bunları kes, o baltanla bu çürümüş ağaçları yere ser.

Bak, sizin köy şu yemyeşil koruluğun gölgesinde ne güzel!..

Gönülleri açmadadır, yaprakların arasından esen yel.

Yazık, günah olmaz mı ki, çıplak kalsın bu zümrüt yurt, şirin yer?

Hem dünyada en birinci borç değil mi her kula

Bir tohumu fidan yapmak, fidanı da bir orman?

Eğer böyle olmasaydı, ne kalırdı oğula:

“Mirasımı artır” diye öğüt veren atadan?…

Sakın kesme, her dalından bir güzel kuş ses versin;
Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin;

Sakın kesme, şu sevimli köye kanat-kol gersin;

Sakın kesme, aziz vatan günden güne şenlensin!…Dizelerinde insanımızı uyarıp ikaz etmekte, artı ile eksilerini ortaya koyarak insan unsuruna adeta yalvarmaktadır.

Yeşil görmeyen gözler, bakma zevkinden mahrum kalır diye düşünüyorum.  

 

 

 

 

Exit mobile version