Tarih bilgimin siz okuyucularımdan daha fazla olduğunu iddia edemem. Sizler gibi okul yıllarında gördüğüm kadarının üzerine daha sonraki yaşantımda da okuyabildiğim kadarıyladır bilgim.
Bu hafta gençliğin haftası, 19 Mayıs’ı yazmak istedim.
O dönemde sebebi ne olursa olsun, üç kıtaya hükmetmiş ecdadımız yıkılmıştı artık.
Sonuçta işgal edilmiş bir Devlet söz konusu. Ulusumuz darmadağın olmak üzere Anadolu’ya sıkışmış kalmış, hatta Anadolu bile paylaşılmış durumda. Türk milleti yok olmanın eşiğinde.
19 Mayıs 1919’’da Mustafa Kemal indi Samsun’a, Atatürk ve yanındakiler Amasya, Sivas, Erzurum, Ankara ve ardından tüm halkımız bir amaç uğruna birleştiler. Hepsinin fikri de bağımsız olabilmekti. Her ne olursa olsun, nasıl savaşırlarsa savaşsınlar önemli değil. Gaye Türk Milletinin yok olmasınıönlemekti.
Çünkü Türk dedin mi; Vatan demekti. Vatansız Türk yok olmak demekti.
Daha onlu yaşlardaki evlatlar bile cepheye gittiler. Kimi kadınlarımız erkek kılığıyla cephede savaştı. Dahasını anlatmaya gerek bile yok.
Vatan sevmenin bu kadar bariz yaşanılarak anlatıldığı hangi Millet var Allah aşkına?
Allah’ım rahmet eylesin doksanlı yaşlarda vefat eden bir büyüğümün anlattıkları vardı çocukluk yıllarımda. “ Gâvurlarköydeki hamile kadınların karınlarını kesip içindeki bebekleri çıkarırlarmış. Bazı insanları da mahalle fırınlarına canlı, canlı atarlarmış” derdi.
Düşünün bu şekilde işkence edilen bizim halkımızdı.
İşte Mayıs sevinci dediğim, Ulusumuz hep birlikte tek yürek olup kurtuluş ateşini bu ayda yaktılar. Ve yıkılmak üzere olan Milletimiz tekrar can buldu.
Şükürler olsun halimize.
Minnet doluyuz o günlerde bu Millet için kanını helal edenlere.
Dualar ve Saygılarla.